ŞU SIRALAR DİN ÇOK POPÜLER!

DİNİ KİTAP

En çok satanlar listesinde ilk sıralarda aylardır dinî içerikli kitaplar var. Daha önce bu içerikteki yayınları satmayan kitapçıların en çok satan rafları artık dinî kitaplarla dolu. Yeni çıkan romanlarda dinî/tasavvufî öğeler ağırlıkta. Polisiye romanlarda bile. Kitap dünyasında da bir dindarlaşma mı söz konusu? 9 MAYIS 2014 / ZAMAN

ek

Alışveriş merkezlerindeki popüler kitapçılara gittiğinizde en çok satanlar reyonuna bakınız lütfen. Üç-beş yıl öncesine kadar değil çok satanlar standında görmeyi, o kitapçıda bile satıl(a)mayacak yayınları ilk beş arasında göreceksiniz. İnternetten kitap satışı yapan büyük sitelerde de en çok satanlar listesinde çok uzun zamandır ilk onda dini kitaplar ve içinde tasavvufi öğeler barındıran edebi-tarihi kitaplar başı çekiyor. Milyonları bulan satış rakamları var. Dini kitapların çeşitliliği de artıyor. Daha da ilginç olanı ulusalcı yazarların kitaplarını yayımlayan yayınevinin dini içerikli kitabının şu anda çok satanlar listesinde bir numara olması. Evet, burası yeni Türkiye.

Sadece ticari bir gelişme değil bu, edebi eserleri de etkisine alan bir okuyucu talebi. Romanlarda da din, tasavvuf, İslâm tarihi ve coğrafyasına daha çok yer veriliyor. Çünkü satış artıyor. Elif Şafak mesela, kitapları daima çok satmış, popüler olmuştur ama Aşk romanı adeta satış patlaması yaşadı, 750 bine ulaştı. Aynı dönemlerde Sinan Yağmur’un Şems ve Mevlânâ’yı anlatan Aşkın Gözyaşları 1 ve 2 kitapları toplamda bir milyon adet sattı. Sonrası malum, solcu polisiye yazarları bile romanlarında tasavvufi öğeler barındırmaya başladı. İslam tarihinin kutsal karakterlerine dair peş peşe romanlar yayımlanıyor. Bunu iki şekilde okumak mümkün. Birincisi; satış patlaması, yani talep arzı şekillendiriyor. İkincisi; okuyucu dinini sadece emir yasakları, kuralları anlatan kitaplardan değil, edebi metinlerden de okumak istiyor.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en çok kitap satın alan kitleyi genç yetişkin ve kadınlar oluşturuyor. Dolayısıyla söz konusu satış patlamasını şöyle de yorumlayabiliriz: Gençler ve kadınlar dinini öğrenmek istiyor. Ya da ‘Okur dinini yeni bir dille öğrenmek istiyor.’

Toplumsal dönüşüm kitaplara da yansıyor

“Elimde rakamlar yok fakat gözlemlerim, tecrübelerim.” var, diyen yazar Ali Çolak, dini yayınların çok satmasını şöyle yorumluyor: “Türkiye’de, içeriği ve keyfiyeti tartışmalı da olsa bir dindarlaşma, muhafazakârlaşma yönelimi olduğu doğrudur. Bu dönüşüm, sözü edilen kitaplara olan ihtiyacı da artırıyor doğal olarak. Halk ya da okur diyelim, kolay ulaşılıp kolay okunan, bilinçaltındaki bazı hazır kalıpları besleyen ve ona hoş gelen kitapları arayıp buluyor, okuyor. Burada kitap ekleri, reklam ve tanıtım vasıtaları, çok satanlar listesi vs. den ziyade fısıltı gazetesinin, eş dost tavsiyesinin, kulaktan kulağa, dilden dile geçen beğenilerin etkili olduğunu düşünüyorum. Tıpkı ortaöğretim çağındaki gençlerin ‘tükettiği’ macera romanlarında olduğu gibi. Onların macerası da dini kitaplarınkine benziyor.”

Manevi duygular zevk ve keyf vesilesine dönüştürüldü

Vehbi Vakkasoğlu, kitapları sözünü ettiğimiz dini kitap satış patlamalarının ilklerini yaşamıştır, dini kitapların rant kapısı haline geldiğini düşünüyor: “Daha çok satma kaygısı, sade suya tirit, yufka, özsüz kitapları çoğalttı. Din dışı fikirlerin işlendiği dini kitaplar, inancımıza ters düşen İslam anlayışları bile satırlara yansıdı. Özellikle de tasavvufi unsurlar popüler kültürün sosu haline getirildi. Aşk çamurlara bulandı ve tamamen nefsanileştirildi ve maddileştirildi. Deruni ve manevi duygular, neredeyse, bir zevk ve keyf vesilesine dönüştürülmüştür. Doğrularla yanlışlar, yalanlarla gerçekler, ruhani olanlarla şeytani olanlar iç içe geçmiş, ayrıştırılamaz biçimde karmakarışık hale getirildi. Bu sebeple de içi boş bir Müslümanlık meydana geldi.”

Din, kültür endüstrisine malzeme yapılıyor

Işık Yayıncılık Genel Müdür Yardımcısı Ali Çetintaş, günümüz insanının hayatını dine adapte etmeye yönelik iştiyakı olduğunu, bu sebeple de böyle kitapların çok satanlar listesinde her daim kendisine yer bulacağını söylüyor.

Timaş Yayınları’nın genel yayın yönetmeni Emine Eroğlu ise şu önemli soruyu soruyor: “Dini kitaplara bir yöneliş olduğu doğru ama bu sahih bir yöneliş mi?” Eroğlu’nun kastettiği, popüler pazar kitaplarının kitlelerin din, özellikle de İslâm algısı üzerine negatif etkisi. Eroğlu dinin/İslam’ın kültür endüstrisine malzeme yapıldığını düşünüyor. Kolay okunan, kişisel gelişim kitaplarında olduğu gibi daha çok ümit pompalayan, amelî mükellefiyetlerde insanları meşgul etmeyen, nefse ağır mükellefiyetler yüklemeyen ama okurken de insanın haz alacağı kendine ait bazı sırları keşfedebildiğini düşündüğü metinler çok satıyor. Hatta Eroğlu’na göre, 28 Şubat sonrası yüz binler satan namaz, gıybet gibi ibadetlere ve imanın pratiklerine ilişkin kitapların satışını da negatif yönde etkiledi bunlar.

Her dönemin popüler bir dinî kitap yazarı vardı

Dini kitapların her zaman çok sattığını söyleyen Emine Eroğlu, her dönem öne çıkan bir ismin olduğuna dikkat çekiyor. Mesela bir dönem Yaşar Nuri Öztürk akımı olmuştu. Çok iyi satmıştı kitapları. Nihat Hatipoğlu akımı olmuştu. Bugün Uğur Koşar çok satıyor. İlk üçte onun kitapları var. Eroğlu’na göre bunu iyi tahlil etmek lazım. Çünkü Koşar dini kimlikle çıkmıyor, ilahiyatçı değil. Geçmişte bilgisayar işleriyle uğraşmış, psikoloji eğitimi almış birisi. Kitapları kişisel gelişim kitapları niteliğinde. Bir seansta panikatağı, depresyonu gideren bir psikolojik danışman ve kitaplarını sadece İslâm üzerine kurmuyor. Şu sıralarda dünyada çok satan Ortadoğu öğretileriyle İslâm’ı derç ediyor. Bu sebeple okur kitlesinde yoga yapanlar da var, imam hatipliler de. Bu kitlelerin Koşar’ın kitaplarında neyi buldukları edebiyat sosyolojisiyle ilgilenenler için önemli bir soru.

Emine Eroğlu, ÖNDER (İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği) yöneticilerine imam hatipli çocukların şimdilerde neler okuduklarını sormuş. Cevapları: “Eskiden ayrılırdı. İmam hatipliler Emine Şenlikoğlu okurlardı. Şu an hiç fark etmiyor. Normal lisedekiler Dan Brown okuyorsa imam hatipliler de onu okuyor.” Eskiden evet, okur ayrışırdı. Dini kitapların okurları farklıydı. Yayınevleri de… İstanbul Cağaloğlu’nda sadece Anadolu’ya çalışan kitapevleri ve yayıncılar vardı. Ali Çolak anlatıyor: “Buralardan Anadolu şehirlerine her hafta koliler dolusu kitap giderdi. İçlerinde 60. veya 90. basımı yapılmış kitaplar vardı.” Çolak bunu “Biraz da bir geç kalmışlığın hikâyesidir.” diye tanımlıyor. Bir zamanlar okuduğu kitap yüzünden eziyete maruz kalan, kitapları toplanan, hapis yatan insanların çocukları ve torunları bu meçhul okurlar. Bu okurların hikâyesi dini kitapların da hikâyesidir aynı zamanda. Çolak, “Nereden biliyorsun derseniz, kendi kayınpederimden, kayınvalidemden derim. Onlara her gittiğimde adını duymadığım yazar ve yayınevlerine ait başka başka kitaplar görüyorum. Bir şekilde duyuyor, merak ediyor ve alıp okuyorlar. Bir gerçeği de söylemeden geçmeyelim; bu tür kitapların biçim ve estetik zaafı var maalesef. Hâlâ 1970’lerin, 80’lerin yayıncılık şartlarında basılmış gibi kapağı, iç düzeni kötü, kağıt ve basım kalitesi zayıf. Fakat okuyanların bunu dert ettiği de söylenemez. Onlar zarfa değil, mazrufa bakıyor.” diyor.

Emine Eroğlu, popüler akımın dışında kalan bu okur kitlesinin temel özelliğinin edebi veya tarihi başka tür kitap okumayan bir kitle olduğu düşünüyor. Ama evlerinde İmam Gazali’nin bazı kitapları vardır. Eroğlu, milyonlar adet basılmış ve satılmış ama çok satanlar listelerinde gözükmeyen böyle çok kitap olduğunu söylüyor. İşte bu okur kitlesinin evlatları şimdi dini farklı bir dille okumak istiyor. Bu popüler dini kitap furyası hem dini kitap okumayan kitleleri hem de yeni dil arayışındaki dindar kitleleri bu sebeple aynı kitapta buluşturuyor.

Bu yazı 2014, dosya haber, HABERLERİM, popüler kültür kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.