MODA ARTIK UCUZ HIZLI VE ŞIK

 

 

 

Küresel kriz, modacıları da yeni arayışlara itti. Daha önce gıda sektöründe yaygın olan ayaküstü tüketimin yani ‘fast food’un bir benzerini son aylarda moda dünyası da benimsedi. ‘Fast Fashion’ olarak tabir edilen bu anlayış iyice kendisini göstermeye başladı.

ZAMAN-PAZAR –   15.02.2009

Ünlü markalar yeni koleksiyonunu bu düşünceyle oluşturuyor. Tabii yine eskisi gibi pahalı ve detaylar içiren kıyafetler var ama en ciddi markalar bile krizde satabilecekleri ürünleri de ihmal etmiyor.

Özellikle gençler, ‘Fast Fashion’ın en büyük hedef kitlesi. Ucuza alınan kıyafetlerin birkaç kez giyildikten sonra yüzüne bakılmıyor. Tıpkı bir giydiğini bir daha giymeyen ünlüler gibi. Ünlü markalar bu tür kıyafetleri koleksiyonuna katsa da kalitesinden taviz vermediklerini söylüyor. Çünkü markaların imajının bu dönemde yerle bir olmasından endişe ediyorlar. Kalite yerine tasarım ve işçilik az isteyen kıyafetler üretiliyor.

İşte bu tercihler, fast fashion (hızlı moda) markalarını birbiriyle rekabete sokuyor. Hızlı moda markalarının, bugünlerde yüzünü güldüren sadece modanın baş döndürücü hızı değil; kriz de bu konuda çok başarılı. Zira tüketici artık giyime eskisi kadar çok para harca(ya)mıyor. Fakat modanın da gerisinde kalmak istemiyor. Dolayısıyla soluğu modayı daha ucuza sunan fast fashion markaların mağazalarında alıyor. Bu markaların reyonları neredeyse her hafta yenileniyor. Bir gittiğinizde gördüğünüz ürünü, bir dahaki sefere bulamayabiliyorsunuz. Zaten çağımız tüketicisi de her uğradığında aynı ürünleri görmek istemiyor. Özellikle gençlere hitap eden fast fashion markalarda çeşit bol, fiyat uygun, kullanım ömrü bir sezonluk olunca kalite de ona göre oluyor. Yani bu markalarda ürünlerin kaliteleri uzun süreli kullanımlara göre olmuyor.

Dünyada fast fashion kavramını yaygınlaştıran iki büyük marka var: Zara ve Mango. Türkiye’de ise LC Waikiki, T-box ve Collezione fast fashion markalar olarak ön plana çıkıyor. Zaten Collezione markasının sahibi Ekrem Akyiğit, “Tasarımları daha ucuza giyilebilir hale getirerek modayı demokratikleştirdik.” diyor. Standart tekstil markalarından tamamen farklı bir çizgisi olan T-box’un Genel Müdürü Doğan Kaşıkçı da hem moda hem hızlı hem de standart dışı olduklarını söylüyor. Kriz sayesinde de insanların hızlı ve ucuz olan markalara yöneleceklerini düşünüyor. Raflarında hep 300 farklı ürünü bulundurduklarını söyleyen Kaşıkçı, koleksiyonlarına her ay yeni bir ürün sokmaya çalıştıklarını vurguluyor.

Kriz sebebiyle artık sadece fast fashion markalar değil, yılda iki sezon üretim yapan moda markaları da çok daha fazla sezonla yani çeşit ürünle tüketicinin karşısına çıkmak zorunda kaldı. O sebeple yılda 2 sezonluk ürün üretirken, şimdi 10 ile 20 sezon arasında değişiyor bu rakam. Mesela Zara’nın tasarımcıları yılda 40 bin ürün tasarlıyor ve bunlar arasından seçilen 10 bini piyasaya sürülüyor.

Moda hem hızlandı hem de herkesin ulaşabildiği bir kavram haline geldi gelmesine de bu, beraberinde müsrifliği de getirdi. Şimdi gardıroplar doldu taştı. Satın almadan duramayan, bunun için psikoloğa giden ya da gitmeyi düşünen kitleler ortaya çıktı. Ve bunlar fast fashion’ın ortaya çıkarddığı sorunlardan sadece ikisi.

Hızlandırılmış modayla tanıştınız mı?

Eskiden kıyafetlerin manevi değeri de vardı. Kimseye vermeye kıyamadığınız tişörtünüz, eteğiniz ya da ceketiniz olurdu. Şimdi bu sevgiler sezonluk. Büyük beğeniyle alınan bir kıyafetin bir sonraki sezonda yüzüne bile bakılmıyor. Moda dünyasında bu duruma ‘fast fashion’ yani hızlı moda deniyor. Biz buna ‘hızlandırılmış moda’ da diyebiliriz.

Bu yazı 2009, popüler kültür kategorisine gönderilmiş ve , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.