DİPLOMASI İTİBARININ ÖNÜNDE

muhendis

Yasalar gereği bazı şirketlerin ilgili mühendisi bünyesinde bulundurması gerekiyor. İşte bu gereklilik için mühendis çalıştırılıyor ama “al maaşını salla başını” mantığıyla. Mühendislere bir dokunduk bin ah işittik. Mühendislik ve mimarlık gibi mesleklerin itibarı mı düşüyor? 15 HAZİRAN 2014 / ZAMAN

muhendis

Soma’da madenden ilk çıkan işçilerden birinin sözlerini duymuş, hepimizin yürekleri parçalanmıştı; “Aşağıda mühendisler de var.” Mühendislerin aşağıda olduğu bilgisi sayesinde yardımın daha çabuk geleceğini düşünüyordu can havliyle. Soma faciasının neresinden tutsanız bir mağduriyet, bir başıboşluk ve sorun karşınıza çıkıyor. Sadece işçiler mi sistemin mağdur ettiği? Konuştuğumuz her mühendisten, mimardan bin ah işitiyoruz. 750 lira maaşla çalışan gıda mühendisleri, diplomasını bir sürü şirkete verip evde oturan çevre mühendisleri, yukarıdan gelen her şeyi imzalayacaksan başla denen şehir planlamacılar, işi patronun hayalindeki projeyi kâğıda aktarmak olan mimarlar, piyasada çok işsiz var diye üç kuruşa çalıştırılan ama tüm sorumluluk üzerinde olan maden mühendisleri… Ne özel sektörde ne de kamuda mühendisliğin itibarı yok dersek yanılmış olmayız. Özel sektörde işsiz mühendisin çok olması, kamuda ise imza yetkileri dışında bir etkinliklerinin olmaması, alt kadrosundaki tekniker ve işçilerden daha düşük ücret alması gibi birçok sorun dile getiriliyor.

Her alanın akıl süzgecinden geçirilmesi gerekiyor

Maden Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nedret Durukan’ın şu cümlesi olayı özetliyor aslında: “İnsan öncelikli değil kâr ve üretim öncelikli bir sistem ve zihniyetle yapılan üretimde insanın değeri yokken mühendisin de değeri olması beklenemez.” Durukan’ın çözüm için mantıklı bir önerisi var; “Sistemin gözden geçirilmesi, eğitimden iş, yerlerine, üretim ilişkilerine ve üretim yöntemlerine, denetimlere kadar her alanın akıl süzgecinden geçirilmesi gerekiyor.”

Mühendis suçlu ilan edilerek yükümlülükten kurtulunuyor

Durukan, meslektaşlarının yaşadığı sorunları tarif ederken bir mağduriyeti dile getiriyor: “Madencilik sektörü emekçileri en riskli, en acımasız ve sağlıksız koşullarda işlerini yapmaya çalışıyor. Her iş cinayetinden sonra ilk gözaltına alınan tutuklanan gene meslektaşlarımız oluyor. Yaptırım uygulayamadıkları işyerlerinin sorumluluğunu taşımaktalar, genellikle ocakta kaybettiğimiz mühendisler suçlu ilan edilerek yükümlülüklerden sıyrılmaya çalışılıyor. Taşeronlaştırmanın her alanda hızla yayılması ve artık kangren olması güvensiz ve güvencesiz iş yerleri ile meslektaşlarımızın da en büyük sorunu.”

Durukan’a göre işveren ve astlarının gözünde mühendislerin eskisi kadar itibarının olmamasının ana nedeni işsizlik. Sektörün ihtiyacının çok üstünde maden mühendisi var. Bu sebeple mühendisler odanın belirlediği asgari ücret tarifesine bağlı çalışmakta direnemiyor. Çok daha düşük ücretlere çalışıyorlar. Bu konuda konuşamıyorlar da. Çünkü isimlerinin öne çıkması halinde işvereni ile sorunlar yaşıyorlar.

Şirketler kağıt üzerinde her şeyi normal göstermek için türlü hileler yapıyor. Birini Durukan şöyle anlatıyor: “Örneğin düşük ücretlerle çalışan arkadaşlarımız bordroda tarifeye uygun görünmekte ancak maaşlarını bankadan aldıklarında bir kısmını işverene iade ediyor. Bu birçok alanda da ne yazık ki acı bir gerçek. Ya da mühendisi alırken teknik nezaretçi belgesi olsun, iş güvenliği uzmanı olsun, çevre görevlisi de olsun vs. vs. şeklinde işe alıp zorlamalarla birkaç sahaya birden hem nezaretçilik yaptırmakta, hem diğer işleri yaptırarak kendince tasarruf etmekte mühendisin emeğini hiçe saymaktadır. İtirazları halinde dışarıda bu işi yapacak işsizlerle tehdit edilmektedir. İşverenin iki dudağı arasında teknoloji ve bilimi hayata geçirmekle görevli bir mühendisin ne kadar sağlıklı çalışabileceği de ayrı bir konu.”

 

Gıda mühendisine katlanmak zorunda kalıyorlar!

Gıda Mühendisleri Odası İkinci Başkanı İsa Tahta’nın söyledikleri ise çok şaşırtıcı: “İşletmecilerin büyük bir kısmı gıda mühendislerini zorunlu katlanılması gereken bir meslek grubu olarak görüyor. Çünkü onların gözünde üretimde engeller, masraflar çıkaran gereksiz (!) bir meslek grubuyuz. Maddi olarak işletmeciye bağlıyken işletmeciye karşı yaptırım gücümüz olmamakta. Yapılan yanlışlıklara sesimizi çıkardığımızda ise işten çıkarılmayla karşılaşıyoruz. Tabiî ki işletmelerin tamamında durum böyle değil.”

 

Asgari ücretli mühendisler

Gıda mühendisliği aslında çok kritik bir meslek kolu. Direkt olarak insan hayatını ilgilendiriyor. Eşi memur olduğu için isminin kullanılmasını istemeyen, mesleki itibarının olmaması sebebiyle çalışmayı bırakan gıda mühendisi P.E. “Gıda sektöründe toplu ölümler yaşanmıyorsa Allah’ın bir lütfu”. Meşhur ve büyük bir oteller zincirinde gıda mühendisliğini yapan P.E.: “Depoya yanımda biri olmadan girmeye korkuyordum, kedi gibi büyük fareler var. Aşçılara kuralları uygulatamıyordum. Patron için o, önemli bir eleman, bense yasal olarak çalıştırmak zorunda olduğu gereksiz biri Bu durumda tabii ki personel gıda mühendisini kaale almaz. Mesela ellerini yıkamadan yemek yapmaması gerektiğini bile söylemezdim.” P.E. buradan ayrılıp bir sucuk firmasında çalışmaya başlamış. Orada da patronunun muamelesinden sesi titreyerek söz ediyor: “Ürün üzerinde yüzde yüz dana eti yazıyor ama biz soya katıyorduk. Müşteriyi niye kandırıyoruz, etik değil dediğimde beni dumur eden şu cevabı veriyordu: ‘İçinde dana eti dışında bir et var mı?’ Soya kattığımızı söylemiyoruz dediğimde ‘Buna dair men edici bir madde yok’ diyordu. Gıda firmaları mevzuattaki boşlukları çok iyi kullanır. Etik değil, insani değil dediğimizde, ‘Ekmeğine bak, yoksa ekmeğini düşünen bir sürü mühendis var’ diyordu. Verdiği ücret ise öyle komik ki.”

Bir başka gıda mühendisi Pınar Karalay da mesleğini bırakmış. Sebebi aynı. Diyor ki: “Her şey kağıt üzerinde kurallara uygun yapılıyor. Gıda mühendisi var mı; var. Eğitim yapıyor mu; evet. Denetimse harika! Aksi olmaz, çünkü piyasada o kadar çok işsiz gıda mühendisi var ki. Zaten 750 liraya mühendis çalıştırıyorlar, haberiniz var mı? İlkokul mezunu patron mühendislik okuyan insanı personeli karşısında öyle rencide ediyor ki inanamazsınız. İstediğiniz kadar yasa çıkarın, mevzuat getirin, güçlü bir denetim sistemi ve zihniyet değişimi olmadığı sürece bu böyle gider. Öyle çok üniversite açıldı ki bir sürü gıda mühendisi mezunu var, gıda teknikeri var. Elini sallasa ellisi. İnsan sağlığı, etik ve bilimsel gelişim düşünmeyen işverenler de onları sömürüyor işte.”

Gıda Mühendisleri Odası İkinci Başkanı Tahta da bu sebeplerle resmi gıda denetimlerinin çok iyi yapılması gerektiğini söylüyor. Tahta, meslektaşlarının bu konuda yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Firma sahipleri ‘Bakanlıktan denetime geldiler, bir problem söylemediler, sen bunu nereden çıkartıyorsun’ laflarını çok duyuyor arkadaşlar. Bu noktada sürtüşmeler başlıyor. Sonrasında işini kaybetmeye kadar varan bir süreç işliyor.”

İşini kaybetme korkusuyla insanlar mesleğini yapamıyor

Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Beyza Metin’in dikkat çektiği detay da buydu. Çok sayıda üniversite açılıyor, üstelik birçoğunun mühendislik eğitimi yeterli değil. Metin, “İki tane hocayla üniversiteler açılıyor. Bence eğitim de enerji de planlı olmalı. İşsizliği ertelemek için art arda mühendis yetiştiriliyor. Türkiye’de bütün meslek disiplinleri güvensizleşiyor. Artık çalışma koşulları da çok kötü. Birçok mühendis mühendislik yapmıyor. Zaten işini kaybetme kaygısı ile birçok insan mesleğini doğru dürüst yapmıyor. Dolayısıyla iş güvencesi olmayan iş güvencesi uzmanlarından çok idealist davranmaları beklenemez.” diyor. Soma’da yaşananları hatırlatan Metin, “Haberlerde okuyoruz, işveren yasal olarak bulundurması gereken mühendis ve iş güvenliği uzmanını bulunduruyor kağıt üzerinde ama başka alanlarda istihdam ediyor. Bir mühendis havalandırmada çalışıyormuş mesela. Denetimler mühendis veya işsağlığı uzmanının vicdanına bırakılamayacak kadar mühim. Görüldüğü gibi 301 can kaybına mal oluyor.” şeklinde konuşuyor.

Naylon şirketler bunlar naylon işler, maksat iş görülsün!

Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Ali Hacıalioğlu tam da bu konuyla ilgili önemli şeyler söylüyor: “Naylon görevlendirmeler var. Gerçekte olmayan ama hukuken var gözüken… Şu an yapı denetim şirketlerinin büyük çoğunluğu naylon şirketlerdir. Mühendislik ve mimarlık alanının özellikle kontrol aşamasında yani projeye uygun inşaatı denetleyen birinci dereceden sorumlu tanımlanmış yasayla kurulmuş şirketler var. Ama inşaatta görevli hiç kimseyi o şirkette göremezsiniz. Kağıt üzerinde gözükür. Bunu yasayı uygulayıcı bakanlık da biliyor. Ama o mesleki etkinlik alanı zayıflatılıp siyasi kararların o alanda hakim olmasını sağlıyorlar.” Hacıalioğlu’na göre artık meslek adamları mesleğinin gerekliliğini değil teknikerliğini yapıyor. Patronun, müteahhidin, projesinin çizimini yapıyor. Bir devlet kurumuna aile dostu siyasetçinin referansıyla işe giren mimarın sözleşmesini imzalarken kendisine söylenen sözler, Hacıalioğlu’nun anlattıklarını anlamlı kılıyor: “Eğer yukarıdan gelen her şeyi imzalayacaksan bu imzayı at. Yoksa bizi boşuna oyalama. Başka çok insan var.” Kamu çalışanı olduğu için ismini veremeyen bu mimar, “Gelen her dosyayı imzalıyoruz, ama neyi imzaladığımızı bilmiyoruz.” diyor.

Atatürk Orman Çiftliği mimarı onur kuruluna sevk edildi

Mimarlar Odası’na serbest çalışan her mimarın kayıtlı olması gerekiyor. Ve Hacıalioğlu’nun aktardığına göre onlarca mimar var onur kuruluna sevk edilmiş. Mesleki formasyonunu ihlal edecek projelere imza attığı için. Onur kuruluna en son sevk edilen mimar, tartışmalı Atatürk Orman Çiftliği projesini hazırlamış. Görülen o ki mevzu sadece daha çok üniversite açıp, daha çok mühendis, mimar yetiştirmek veya onların ucuz işgücü olarak istihdamını sağlayıp istatistik verileri düzeltmek değil yani…

Mühendis az diye teknik öğretmenler de mühendis oluyor!

Maden Mühendisleri Odası’ndan geçen yıl yapılan açıklamaya göre işsizlik oranı yüzde 35 civarında. İşsiz bir sürü maden mühendisi varken yeni maden mühendisliği bölümleri açılıyor. İkinci eğitimlerle birlikte 28 maden mühendisliği bölümü var ve yaklaşık her yıl bin civarında mezun veriliyor. Mezun olanların iş bulabilme imkanları her geçen gün azalıyor. Fazla maden mühendisi bulunması işverenlerin daha düşük ücretlerle, iş güvencesinden yoksun olarak çalıştırmasına sebep oluyor. Aynı şey tüm mühendislik dalları için de geçerli. Piyasada o kadar çok işsiz gıda mühendisi var ki çoğu gıda mühendisi asgari ücretle çalışıyor. Durum buyken geçen sene enteresan bir uygulama yürürlüğe girdi. YÖK’ün teknik öğretmenlere mühendislik unvanı verilmesini sağlayacak mühendislik tamamlama programı var artık. Dünyada ise özellikle maden mühendisliği bölümlerinin sayısı azaltılıyor.

Bu yazı 2014, dosya haber, HABERLERİM kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.