MEĞER MOR HAYATIMIZIN RENGİYMİŞ!

 

 

 

Eğer her yüzyılı bir renkle anmak gerekseydi, 21. yüzyıla en çok mor yakışırdı. Giyimden dekorasyona, bilimden sanata son yılların en gözde rengi mor oldu. Şehirlerin rengi olsaydı, mesela ressam Devrim Erbil’e göre İstanbul’un rengi mor olurdu. Ama ‘mor’un kadınlarda çok özel bir yeri var.

ZAMAN-CUMAERTESİ   –   14.03.2009

Kadınlar hiçbir rengi moru sevdiği kadar sevmedi. Çünkü mor onlar için sadece moda rengi değil, özgürlük ve kendilerini ifade etmenin sembolü aynı zamanda. Öyle ki kadın haklarının yılmaz savunucuları ilk olarak mor renk atkıyla sokaklara düşmüştü. Ticaret de morun cazibesini keşfetmekte gecikmedi. “Hiç mor inek olur mu?” sorusunun şaşırtıcılığından faydalanan dünyaca ünlü bir çikolata markası, morun bir tonunun patentini aldı ve ismiyle özdeşleştirdi.

Mor için, kadının, hüznün ve depresyonun rengi deyip geçmek haksızlık olur. Çünkü araştırınca gördük ki, meğer bu renge ne kadar çok şey borçluymuşuz. Mesela gen araştırmalarından, kanser tedavilerine kadar aklınıza gelebilecek bütün bilimsel gelişmelere mor bulaşmış. 160 yıl önce taş kömüründen mor renk boya elde eden genç kimyacı William Perkin’le başlayan bu şaşırtıcı gelişmelerden önce, bu renk dünyada nasıl tanınıyor ve kullanılıyordu ona bakalım. Mor ve tonları (eflatun-lila) tarihte uzun zaman düş kırıklığının rengi olarak görüldü. Sadece bu duygunun değil, gücün de simgesi oldu. Mor ve tonları, Doğu Roma İmparatorluğu’nun yani Bizans’ın rengiydi. Ortaçağ’ın başlarında din adamları da mor giyiyordu. Katolik kilisesinde din adamları hiyerarşide ne kadar yükselirse, cübbesindeki mor tonları o kadar artıyordu. Bu durum morun kadın hareketinin rengi haline gelmesinin sebebi olarak gösteriliyor. Çünkü kadın hareketlerinin üyeleri kilisenin desteğini alabilmek için eflatun boyun bağları takıyormuş. 20. yüzyılın başından beri ise sınır tanımayanlar, alışılmışın dışına çıkmak isteyenler ve sosyal başkaldırı hareketlerinin mensupları moru tercih ediyor.

Moda, üretim ve reklam endüstrisi sayesinde şimdilerde mor hareket ve enerjinin rengi haline geldi. Morun, bilimsel gelişmelerde oynadığı rolü öğrenince bunun sebeplerini daha iyi anlayacaksınız. Zira genç kimyacı Perkin’in 1851 yılında taşkömüründen erguvani-menekşe renginde bir boyar madde keşfetmesi sanayiyi ve bilimi çok etkiledi. Çünkü doğadan renk elde etmek hem çok zahmetli hem de masraflıydı. Perkin’in keşfettiği boya hem ucuza mal ediliyordu hem de mora boyanan kumaşlar defalarca yıkandığı ve uzun süre güneşin altında kaldığı halde parlaklığını yitirmiyordu. Fakat Perkin’in bu keşfi yaptığı yıllarda dünya kadınları ve erkekleri mor rengini kullanacak kadar cesaretli değildi. İnsanlığa bu cesareti Kraliçe Victoria, kızının düğününde eflatun elbise giyerek verdi. Moru şahlandıran ise o zamanlar dünya modasına yön veren Fransa kraliçesi Eugenie’nin ‘göz rengime uyuyor’ diye mor renkli kıyafetler giymeye başlaması oldu. Aradan geçen 150 yıl içinde mor kadınlar için bir tutku haline geldi.

DNA araştırmalarına mor önayak oldu

50 kilo mor boya ile 100 kilo kumaş boyandığı için modada kullanılmaya başlayan mor ve tonları, DNA araştırmalarında nasıl bir rol oynuyor? Perkin keşfini yaptıktan kısa bir süre sonra bir başka kimyacı Robert Koch da verem hastalarından aldığı akciğer doku örneklerini mikroskop altında iyi inceleyebilmek için eflatunla boyar. Bu tıpta bir devrim olur. Çünkü bu sayede mikroskop altında küçük, çomak şeklindeki tüberküloz mikropları çok net görünür. Bu keşfi, boya moleküllerinin kimyasal değişime uğratılmasıyla, hastalıklara yol açan mikroorganizmaların belirlenmesi ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi takip eder. Kemoterapi ve DNA araştırmaları bu çalışmaların sonucunda yapılır. Perkin’in kömürden elde ettiği mor rengi gen taraması yapmayı mümkün kılar. Gen taraması da ağır suçların tespiti için kriminoloji araştırmalar yapılmasını sağlar. Yani bilim ve modadan sonra mor adli vakalara da girer. Mor ötesi ışınlarla yapılanlar, lazer vs. mor renginin modern dünya insanı için ne kadar önemli bir renk olduğunu anlatmaya yeter herhalde.

Peki modacılar, bilim adamları ve ressamlar mor için ne düşünüyor. Genç modacı Özgür Masur moru insanı etkileyen nadir renklerden biri olarak görüyor. Çünkü insanların renk karmaşası içinde mutlaka mora eğilim gösterdiğini düşünüyor. Moru tamamen suni bir renk olarak algılayanlardan da söz eden Masur, modacıların bu rengi keskinliği, diğerlerinden farklılaşmayı ve dikkat çekmeyi ifade ettiği için kullandığını söylüyor. Kadınların daha çok sevmesinin sebebi de buymuş; benzerlikten ve sıradanlıktan uzaklaşmak ve farklılığı yansıtmak… Deneyimli modacı Hatice Gökçe moru modern bir renk olarak değerlendiriyor. Gökçe geniş mekanlarda morun rahatsız edici olduğunu düşünse de kadınlarla erkeklere aynı oranda yakıştığını düşünüyor. Mavi renkle ilgili makaleler kaleme alan Siyasetbilimci Yrd. Doç. Dr. Ayşen Uysal ise mora kırmızı ve mavinin karışımından elde edildiği için önem atfediyor.

“Mor, içinde bulunduğumuz yüzyılın rengi oldu”

Ressam Devrim Erbil: Mor keder ve hüzün ifade eder. İçinde melankoli vardır. Gizemlidir. Kontrol edilemeyen gücü simgeler. Matem rengidir. Aynı zamanda sabır ve özveri içerir. Morun taşıdığı duygular günümüzü anlatıyor. Sanırım mor renk moda olmanın ötesinde uzun süre çağı yansıtan bir renk olarak gündemde kalacak. Mor rengin karşıtı sarıdır. Sarı ise morun tersine aydınlığın neşenin ve umudun rengidir. Bu nedenle sarının gelecekteki moda renk olacağını düşünmek kehanet sayılmaz. Mor deyince aklıma ilk gelen Türk ressamı İhsan Cemal Karburçak. Benim resimlerimde de mor rengin şımartıldığına dair örnekler var. Mor İstanbullarım gibi. Çünkü bu rengin karakteriyle bağlantılı. Böyle bakınca mor İstanbul’a en çok yakışan renk gibi geliyor. 21. yüzyılın renginin mor olduğunu düşünüyorum.

Bu yazı 2009, dosya haber, popüler kültür, sanat kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.