KURSAĞINDAN GEÇEN HER LOKMANIN YEDİ CEDDİNİ ARAŞTIRIYOR

 

 

 

Yusuf Karaduman, yakın çevresi için Avrupa standartları gibi. O eğer bir restoranda yemek yediyse, müşterisi artıyor, onun et satın aldığı kasabın namı kulaktan kulağa yayılıyor. Sorumluluğu büyük. Bu sebeple gıda müfettişi gibi yaşıyor, satın alacağı her türlü ürünün menşeini, nasıl üretildiğini soruşturmadan almıyor. ZAMAN-CUMAERTESİ 15.10.2011

Yusuf Karaduman, yıllardır 400’ü aşkın firmaya gıda tedarikçiliği yapan İtina Gıda’nın genel müdürlüğünü yapıyor. İşi; müşterileri için sağlığa zararı olmayan, hijyenik ortamlarda ve İslamî usullere uygun olarak üretilmiş ürünler tedarik etmek. Bu sebeple gıda mühendisleri, veterinerler ve iki ilahiyatçı akademisyenden oluşan bir denetim ekibi var. Bu ekiple Türkiye’nin dört bir tarafındaki gıda üretim tesislerine bizzat giderek, her aşamasını gözlemliyorlar.

Karaduman, günlük 65 bin kişi için gıda ürünü satın aldıkları için sorumluluğunun büyük olduğunu söylüyor. Bu yüzden de kılı kırk yararak hareket ediyor.

Gıda dedektifi gibi hareket ediyor

Karaduman’ın bu hassasiyetini bilen yakın çevresi, onun tercihlerine itimat ediyor. Onun yemek yediği restorana gidiyor, onun et satın aldığı kasabı tercih ediyorlar. Karaduman yakın çevresi için “Avrupa standartları” gibi olmuş. Öyle ki “Bir düğüne gitsem sağımdan 10 kişi, solumdan 10 kişi bana bakıyor. Ben ne yersem onu yiyor. Üzerimde büyük bir sorumluluk hissediyorum. Dolayısıyla nereye gidersem gideyim önce mutfağa giriyorum. Ortamı inceliyor, kullanılan malzemeler hakkında bilgi alıyorum.” diyor.

Özellikle et alacağı zaman ‘gıda dedektifi’ gibi hareket ediyor. Şöyle ki; “Geçen ailecek pikniğe gittik. Hassasiyetimizden dolayı her şeyi evden alıp çıktık ama küçük kızım kuzu pirzola istedi. Yakınlarda bir kasap var, sordum; ‘Et nereden geliyor, kesimi nasıl yapılmıştır?’, ‘Bilmiyorum. Ben de şuradan alıyorum.’ dedi. Oranın telefonunu istedim; ‘Bir porsiyon kuzu pirzola yiyeceğim, et Bismillahlı mı kesilmiştir?’ dedim; ‘Abi bilemem, ben de Balıkesir Gönen’den getirtiyorum.’ dedi.

Kasaplar mert insanlardır, yalan söylemezler, bu yönlerini seviyorum. Balıkesir Gönen’i aradım, Ahmet abi çıktı karşıma, hikâyemi dinledi, hassasiyetime sevindi. İslamî usullere göre kestiğini söyledi. Ama yetinmedim Gönen’de tanıdığım bir veteriner vardı ona da sordum, yalan söylemez deyince gönül rahatlığıyla eti satın aldık.”

Karaduman’ın böyle çok anısı var. Nitekim tüm bunları dinleyince, “Sorgulanan karşı tarafın tepkisi nasıl oluyor?” diye merak ediyoruz. Şaşırıyorlarmış ve neredeyse hepsi ilk defa müşterilerinden böyle bir talep aldıklarını söylüyormuş. Sorularına ilgiyle cevap veriyorlarmış. Bu yüzden; “Aslında bilinçli vatandaş olarak bunu hepimizin yapması gerekiyor. Kıyafetimize, elektronik cihazlarımıza gösterdiğimiz hassasiyeti yediklerimize de göstermeliyiz.” diyor.

***

“Kızım yediği yemeğin içeriğini sormak için rektörün yanına çıktı”

Gıda konusunda Karaduman’ın ailesi de hassas. Üniversiteyi kazanan kızının ilk işi yemekhanede çıkan yemeklerin üretim şartlarını ve kullanılan malzemenin özelliklerini öğrenmek olmuş. Tam da o dönemde Adana’da öğrencilere eşek eti yedirildiği haberi basına yansımıştı. Kızı, rektörün yanına kadar çıkmış. Üniversite yönetimi öğrencilerinden gelen bu talebi şaşkınlıkla karşılamış ve “Üretimimiz Türk Standardları Enstitüsü’ne göre yapılmaktadır.” cevabını vermiş. Karaduman, kızının bu cevapla ikna olmadığını söylüyor.

 

İspanya ve Brezilya helal bıçak kullanıyor, Türkiye ise bilmiyor

Karaduman’ın sloganlaştırdığı bir düsturu var: Kontrol, itimada mani değil, biz kontrol edeceğiz… Böyle düşünmekte haksız değil. 50 milyon dolarlık yatırım yapıp Avrupa’nın en modern tavuk entegre tesislerinden birini kuran ve İslamî usule göre kesim yapmak için özel eğitimli kasaplar seçen bir firmayla ilgili yaşadıklarını hatırlıyor: “Modern ve çok temiz dev bir tesis. Kasaplar bilinçli. İlk defa orada duyduğumuz bir kesim duası okuyorlar. Çok sevindik, mahzursuz bir tavuk markası daha bulduk, dedik. Neden sonra fark ettik ki kesim sisteminde yanlışlık var, tavuk enseden kesiliyor. Bıçakları söktüler, tekrar taktılar, epey uğraştılar ama ayarlayamadılar. Makineyi kuran şirketin Türkiye temsilcisi geldi. Sorunu anlatınca “Bu bıçak istediğiniz gibi kesmez size helal bıçak verelim.” dedi. Şoke olduk. Tesisin sahibi, milyon dolarlık yatırım yapıyor ve helal bıçak ayırımını bilmiyor. Meğer İspanya ve Brezilya’da helal bıçak kullanılıyormuş. Türkiye’den böyle bir talep gelmediği için İslamî usule göre kesim yapan bıçak olduğunu söylememişler.

***

Mahzursuz gıda için bilinçli vatandaş gerek

“Mahzursuz gıda” İtina Gıda sayesinde literatüre girmiş bir kavram. Çünkü zararı olmayan her gıda helal olmuyor. ‘Mahzursuz gıda’ derken İslami kıstaslara uygun, hijyenik ortamda hazırlanmış, sağlıklı ürünler kastediliyor. Örneğin mahzursuz peynir, mikrobiyel maya ile yapılmış peynir oluyor. Hayvansal mayanın, domuzdan elde edilme ihtimali olduğu için emin olunamıyor. İtina Gıda’nın Genel Müdürü Yusuf Karaduman, “Satın aldığımız gıda ürününün mahzursuz olup olmadığını sormak lazım. Mahallenizdeki fırın ekmeği nasıl yapıyor, hangi malzemeyi kullanıyor, fırının ortamı nasıl, kasap eti nereden alıyor, peynirde hangi maya kullanılıyor, tüketici olarak bunları bilmeye hakkımız var. Bu bilinçle hareket edersek istediğimiz kalitede ürünler tüketebiliriz.” diyor.

Yusuf Karaduman, yıllardır 400’ü aşkın firmaya gıda tedarikçiliği yapan İtina Gıda’nın genel müdürlüğünü yapıyor. İşi; müşterileri için sağlığa zararı olmayan, hijyenik ortamlarda ve İslamî usullere uygun olarak üretilmiş ürünler tedarik etmek. Bu sebeple gıda mühendisleri, veterinerler ve iki ilahiyatçı akademisyenden oluşan bir denetim ekibi var. Bu ekiple Türkiye’nin dört bir tarafındaki gıda üretim tesislerine bizzat giderek, her aşamasını gözlemliyorlar.

Karaduman, günlük 65 bin kişi için gıda ürünü satın aldıkları için sorumluluğunun büyük olduğunu söylüyor. Bu yüzden de kılı kırk yararak hareket ediyor.

Gıda dedektifi gibi hareket ediyor

Karaduman’ın bu hassasiyetini bilen yakın çevresi, onun tercihlerine itimat ediyor. Onun yemek yediği restorana gidiyor, onun et satın aldığı kasabı tercih ediyorlar. Karaduman yakın çevresi için “Avrupa standartları” gibi olmuş. Öyle ki “Bir düğüne gitsem sağımdan 10 kişi, solumdan 10 kişi bana bakıyor. Ben ne yersem onu yiyor. Üzerimde büyük bir sorumluluk hissediyorum. Dolayısıyla nereye gidersem gideyim önce mutfağa giriyorum. Ortamı inceliyor, kullanılan malzemeler hakkında bilgi alıyorum.” diyor.

Özellikle et alacağı zaman ‘gıda dedektifi’ gibi hareket ediyor. Şöyle ki; “Geçen ailecek pikniğe gittik. Hassasiyetimizden dolayı her şeyi evden alıp çıktık ama küçük kızım kuzu pirzola istedi. Yakınlarda bir kasap var, sordum; ‘Et nereden geliyor, kesimi nasıl yapılmıştır?’, ‘Bilmiyorum. Ben de şuradan alıyorum.’ dedi. Oranın telefonunu istedim; ‘Bir porsiyon kuzu pirzola yiyeceğim, et Bismillahlı mı kesilmiştir?’ dedim; ‘Abi bilemem, ben de Balıkesir Gönen’den getirtiyorum.’ dedi.

Kasaplar mert insanlardır, yalan söylemezler, bu yönlerini seviyorum. Balıkesir Gönen’i aradım, Ahmet abi çıktı karşıma, hikâyemi dinledi, hassasiyetime sevindi. İslamî usullere göre kestiğini söyledi. Ama yetinmedim Gönen’de tanıdığım bir veteriner vardı ona da sordum, yalan söylemez deyince gönül rahatlığıyla eti satın aldık.”

Karaduman’ın böyle çok anısı var. Nitekim tüm bunları dinleyince, “Sorgulanan karşı tarafın tepkisi nasıl oluyor?” diye merak ediyoruz. Şaşırıyorlarmış ve neredeyse hepsi ilk defa müşterilerinden böyle bir talep aldıklarını söylüyormuş. Sorularına ilgiyle cevap veriyorlarmış. Bu yüzden; “Aslında bilinçli vatandaş olarak bunu hepimizin yapması gerekiyor. Kıyafetimize, elektronik cihazlarımıza gösterdiğimiz hassasiyeti yediklerimize de göstermeliyiz.” diyor.

***

“Kızım yediği yemeğin içeriğini sormak için rektörün yanına çıktı”

Gıda konusunda Karaduman’ın ailesi de hassas. Üniversiteyi kazanan kızının ilk işi yemekhanede çıkan yemeklerin üretim şartlarını ve kullanılan malzemenin özelliklerini öğrenmek olmuş. Tam da o dönemde Adana’da öğrencilere eşek eti yedirildiği haberi basına yansımıştı. Kızı, rektörün yanına kadar çıkmış. Üniversite yönetimi öğrencilerinden gelen bu talebi şaşkınlıkla karşılamış ve “Üretimimiz Türk Standardları Enstitüsü’ne göre yapılmaktadır.” cevabını vermiş. Karaduman, kızının bu cevapla ikna olmadığını söylüyor.

İspanya ve Brezilya helal bıçak kullanıyor, Türkiye ise bilmiyor

Karaduman’ın sloganlaştırdığı bir düsturu var: Kontrol, itimada mani değil, biz kontrol edeceğiz… Böyle düşünmekte haksız değil. 50 milyon dolarlık yatırım yapıp Avrupa’nın en modern tavuk entegre tesislerinden birini kuran ve İslamî usule göre kesim yapmak için özel eğitimli kasaplar seçen bir firmayla ilgili yaşadıklarını hatırlıyor: “Modern ve çok temiz dev bir tesis. Kasaplar bilinçli. İlk defa orada duyduğumuz bir kesim duası okuyorlar. Çok sevindik, mahzursuz bir tavuk markası daha bulduk, dedik. Neden sonra fark ettik ki kesim sisteminde yanlışlık var, tavuk enseden kesiliyor. Bıçakları söktüler, tekrar taktılar, epey uğraştılar ama ayarlayamadılar. Makineyi kuran şirketin Türkiye temsilcisi geldi. Sorunu anlatınca “Bu bıçak istediğiniz gibi kesmez size helal bıçak verelim.” dedi. Şoke olduk. Tesisin sahibi, milyon dolarlık yatırım yapıyor ve helal bıçak ayırımını bilmiyor. Meğer İspanya ve Brezilya’da helal bıçak kullanılıyormuş. Türkiye’den böyle bir talep gelmediği için İslamî usule göre kesim yapan bıçak olduğunu söylememişler.

***

Mahzursuz gıda için bilinçli vatandaş gerek

“Mahzursuz gıda” İtina Gıda sayesinde literatüre girmiş bir kavram. Çünkü zararı olmayan her gıda helal olmuyor. ‘Mahzursuz gıda’ derken İslami kıstaslara uygun, hijyenik ortamda hazırlanmış, sağlıklı ürünler kastediliyor. Örneğin mahzursuz peynir, mikrobiyel maya ile yapılmış peynir oluyor. Hayvansal mayanın, domuzdan elde edilme ihtimali olduğu için emin olunamıyor. İtina Gıda’nın Genel Müdürü Yusuf Karaduman, “Satın aldığımız gıda ürününün mahzursuz olup olmadığını sormak lazım. Mahallenizdeki fırın ekmeği nasıl yapıyor, hangi malzemeyi kullanıyor, fırının ortamı nasıl, kasap eti nereden alıyor, peynirde hangi maya kullanılıyor, tüketici olarak bunları bilmeye hakkımız var. Bu bilinçle hareket edersek istediğimiz kalitede ürünler tüketebiliriz.” diyor.

Yoğun talep üzerine et mağazaları açtık

“Yoğun talep üzerine perakende satışa da girdik. Şimdilik İstanbul’da üç et mağazamız var. Biri Ümraniye’de, diğerleri de Bahçelievler Mahmutbey Caddesi’nde ve Fatih Üniversitesi içinde. Kasım ayında Fatih’te dördüncü mağaza açılıyor. Kısa sürede mağaza sayısı 12’ye çıkacak.

Bu yazı 2011, dosya haber, HABERLERİM, röportajlar kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.