BURHAN ÇAÇAN: BABAM MENDERES’LE BİRLİKTE YASSI ADA’DA YARGILANDI

 

Burhan Çaçan’ı nasıl bilirsiniz? Bu zamana kadar hakkında edindiğiniz tüm yargıları değiştirecek bir hikâyesi var Çaçan’ın. Ağrı Eleşkirtli Çaçan’ın babası Sivas’a sürgün edilen 55 Kürt ağasından birisi; Reşit Çaçan. 27 Mayıs’ta, Demokrat Partili diye Yassıada’da yargılanmış. Menderes asıldıktan sonra Çanakkale’de 6 yıl sürgün kalmış. 12 kardeşi olan Çaçan, şöhretinin zirvesinde olduğu yıllarda evinde babasına bakmış.15 ARALIK- 2012

 

 

Burhan Çaçan, çocuk yaşta ağa babası istemese de annesi ve ağabeylerinin desteğiyle müziğe başlamış. Şöhretken bile müziğe muhtaç olmamak için hep başka işler yapmış. Şimdilerde İstanbul Nişantaşı Valikonağı Caddesi’nde bir butik otel işletiyor. İki oğlu var ve onlardan bahsederken gözleri yaşarıyor. Eşi için “evde patron eşimdir” diyen, ailesiyle ilgili bir eş ve baba. Twitter’da hakkında çıkan asılsız haberlerden rahatsız. Ve diyor ki; “İlla Burhan Çaçan’ı sevmek zorunda değilsin. Ama hor da göremezsin. Kimse sevmediği için hiç kimseyi, hiçbir şeyi, hiçbir düşünceyi hor görmemeli.”  

Ne zaman keşfettiniz sesinizin güzel olduğunu?

Çocukluğumdan beri biliyordum. İlkokulda bile okumaya hiç meyilim yoktu. Çünkü iki idealim vardı; ya iyi bir işadamı ya da sanatçı olacağım.

Ağrı merkezdesiniz değil mi?

Ağrı, Eleşkirt’teyiz. Zaten bizde köy, bir babadan bir anneden oluşur. Yabancı bizim aramızda yoktur. 11 tane köy hepsi dedeme ve babama bağlı.

Ağa yani sizin babanız?

Ağa ama fakir fukaranın ağası. Bizde o dizilerde izlediğiniz gibi değildir. Babam dedelerim hayrı hasenatı seven insanlar. Sofrası yerden kalkmazdı. Geniş bir aileydik. Bir de babam müziğe olan ilgime hiç sıcak bakmazdı. Bizim orada şarkıcıya, zurnacı-davulcu derlerdi.

Babanızı nasıl ikna edebildiniz?

O biraz annemin yardımıyla oldu. Annem müziği severdi. Ağabeylerim de müziği çok severdi. Yeni-eski her çıkanı alırlardı. Biz 12 kardeşiz, 9 erkek, 3 kız. Ben sondan bir önceyim. Evet, biraz şımartılmış, ele kola gelmeyen bir çocuktum. Evde öyle çok türkü söylerdim ki ağabeylerim; “yeter Burhan sus kulağımızı götürdün” derdi

14 yaşında Erzurum’da TRT’nin amatör sesler yarışmasına katılmışsınız ve Nida Tüfekçi’nin de aralarında olduğu jüri sesinizi, yorumunuzu çok beğenmiş. Bir de dinlediğiniz yorumculara şaşırmışlar… 

Ben yöresel türkülere hevesliydim. Diyarbakırlı rahmetli Celal Sesigüzel’i, Hafız Burhan’ı dinlerdim mesela. O zamanki piyasada olanları pek bilmezdi insanlar. Kimsenin cesaret edip söyleyemeyeceği eserleri dinler beynime yazardım. Türkiye’nin 7 bölgesini kültürel yapısını çok iyi bilirim. Neredeyse köy köy biliyorum. Ama kasetlerimde daha çok Kırşehir yöresi okuyorum. Erzurum, Elazığ, Diyarbakır okuyorum. Ağrılı olduğum için Azeri okurum. Ondan sonra modernleşme (biraz düşünüyor)… İlk defa halk müziğine modernliliği getiren sanatçılardan biri de benim.

O yaşta Erzurum’a nasıl gittiniz, ailenizin haberi var mıydı?  

Babamın Erzurum’da işyeri vardı. Orada da evimiz vardı. Erzurum’da büyüdüm sayılır. O yüzden benim sanatımda Erzurum’un büyük yeri var. Yarışmadan annemin ve kardeşlerimin haberi vardı ama babamdan gizli gittim. Babam benim televizyona çıktığımı bile…(gülüyor) Öyle bir espri olmuştur aile arasında. Ben televizyondayım annem der ki; “bu Burhan’dır”. Babam; “Burhan’ın orada ne işi var?” (gülüyor)

Yani siz meşhur oldunuz babanızın haberi yok?

Tabii. Yok. Babam bakıyor diyor ki: ‘hakikatken Burhan’a ne kadar benziyor.” Tamamen annemin cesaret ve destek vermesiyle müziğe başladım. Tabii ağabeylerimin de.

Yarışmayı kazandınız ve TRT’ye çıktınız. Sonra eğitim aldınız mı?

O zaman Erzurum radyosu amatörler korosuna 3 sene gittim ama ben alaylıyım. Sonra Ankara’ya gittim. Kuruldan dört parçam geçti ve Halit Kıvanç’ın programına katıldım. Halit abi, “Ağrı’dan bir delikanlı geldi” diye anons etti. Elim ayağım titriyordu. Türkümü söyledim, sonra da Allah yürü ya kulum dedi.

Ne oldu, Ankara’dan ver elini İstanbul’a Unkapanı’na mı dediniz?

TRT’ye çıktıktan sonra Unkapanı’ndan teklif yağdı. Neşe Karaböcek’i tercih ettim. İlk albümümü o yaptı. Arif Sağ hocam yönetti. Benim ilk üç albümümü Arif Sağ hocam yönetti. (1980-81-82 yılları) Şöhret olduk tabii. Kasetler çok satıyor. Şöhret başımı döndürdü biraz. Dönerken dedim Burhan kendine gel.

O sırada aile ne yapıyor?

Ailem ile hiç diyaloğum kopmadı tabii. Ben bugüne kadar ne babamın ne de annemin kalbini kırmadım. Annem-babam deseydi ki, “sanatı bırak, gel buraya otur” bırakırdım.

Gerçekten mi?

Tabiî ki. Babam ben evlendikten sonra 6 sene bende kaldı. Eşim de o konuda çok hassastır. Biz çok dua aldık. Baba-anne duası almayan bir insan hayatta mutlu olamaz. Aile saygısı bizde her şeyden ötedir. Ben zaten babamı ilk kez 6 yaşında tanıdım. 55’ler olayında Sivas kampına götürüldü. Demokrat parti ilçe başkanıymış diye. (27 Mayıs ihlilalinden sonra Doğu ve Güneydoğu’dan ağa ve şeyhler Sivas’a götürüldü. Tarihte bu olaya 55’ler olayı deniyor)

Öyle mi?

Adnan Menderes’i astıkları zaman Menderes’in partisinin ilçe başkanı olduğu için babamı da Yassıada’ya idam etmeye götürdüler. 6 yıl sonra bıraktılar. Sivas kampına götürülen 55 kişi içindekilerden biri de babamdır. Sonra Çanakkale’ye sürgün etmişler. Egeli bir başbakanı destekledi diye Ağrılı, doğulu babamı asıyorlardı. Sürgün ettiler. Devletin zulmünün doğu-batı ayırımı yok.

 

 

 

İlahi albümünü kulun değil Allah’ın rızası için yaptım

Bu dünyaya geldim ve gideceğim. Bana, “kaç defa Allah’ın adını zikrettin” deseler bir albümde baştan sona Allah’ın adını zikrettim diyebileceğim. Bu bir kere şuraya (kalbini gösteriyor) şifa. Allah’ın hoşuna gitsin diye yaptım. Kulun hoşuna gitsin diye değil. Müslüman bir ülkede yaşıyoruz tabiî ki ilahi de okuyabilirim, ezan da. Niye şaşırdı insanlar anlamadım.

Liselim şarkısı hayatımın hatası

Aslında orada benim bir hatam var; biz Nurseli diye okuyorduk. Şarkıyı yazan çocuk Kenan Er; “hayır onu liseli olarak yazdım” dedi. O itiraz edince Liseli diye okudum. Şu ana kadar bine yakın eser okumuşum, bir tane yanlış yapmışım. Bir tane yanlış bin tane doğruyu silmez. Hepimizin hayatında yanlışları olmuyor mu? Bu benim hatam, yanlışım. Kabul ediyorum.

Dün beni eleştirenler bugün benim gibi oldular

Düne kadar beni eleştirenler şimdi benim gibi oldular. Hükümeti, Başbakan’ı sevmeyenlerin hepsi bugün başbakancı. O en zor günlerde başbakanın yanında olan, onun için elini masaya koyan aydınların, sanatçıların, işadamlarının bir tanesi de Burhan Çaçan’dı. Bugün Burhan Çaçan yine yerinde duruyor. Ama bilin ki el etek öpülmekle adam olunmaz. Ben seviyorsam buradan (kalbini gösteriyor) seviyorum. Gidip de sabah akşam birinin kapısında beklemek yapmam. Bu, kula kulluk yapmaktır. Biz severiz, doğrusunu da yanlışını da söyleriz.

Anadolu’nun boynu eğik bir gencini jön diye oynattılar, olur bu kadar

Hep soruyorlar; filmlerinizi izliyor musun? İzliyorum da… (gülüyor) O filmlerde çok gencim. Albümlerim çıkmış, satış rekorları kırıyor. Elimden tuttular gel sana film çekiyoruz dediler. Bana, “böyle yürüyeceksin, böyle bakacaksın” diyorlar. Biliyor musunuz o filmlerim gişe rekoru kırdı. Giyimimden yürüyüşüme kadar… (gülüyor) Hareketlerimi izlerken ben de gülüyorum, çünkü o ben değilim. Anadolu’nun gariban, boynu eğik çocuğusun. Jön değilsin, tiyatrocu, artist değilsin. Adam getirmiş seni böyle Yılmaz Güney diye oynatıyor. Böyle bir şey olur mu bu bir kere işin tabiatına aykırı. Ama iyi yapmışım. Hatıra kaldı. Şimdi izliyor gençliğimi görüyorum.

Twitter’da yokum, uçak da almadım, felsefe bölümünde de okumuyorum  

Sosyal medyada ara ara hakkınızda öldüğünüz, üniversite felsefe bölümünde okuduğunuz, uçak aldığınız filan yazıyor. Siz de rahatsızmışsınız bunlardan…   

Doğru değil bunlar ve hakkımda yazanlardan çok rahatsızım. Benim adımla yazanların kim olduğunu araştırıyorum. Çünkü yaptıkları çok çirkin. Dinleyicilerimizle bizmişiz gibi diyalog kuruyorlar. Bunlarla uğraşmaktan gerçekten yoruldum. Ben Twitter’ı kullanmıyorum. Oturup Twitter başında insanlara mesaj yazayım, bunlar benim yapıma ters. Geçen biri beni yolda yakaladı, Burhan Bey sizinle Twitter’da hep mesajlaşıyoruz. Felan kişiyim ben. Dedim ben Twitter’ı kullanmasını bilmiyorum. “Nasıl yani? Peki, o kim? Bize bir randevu verdi görüşmek için. Benim o gün işim çıktı gidemedim.” dedim keşke gitseydiniz de ben de o kişinin kim olduğunu öğrenseydim.

Babası 27 Mart, kendisi 28 Şubat mağduru olmuş

Türkiye’deki herkese saygım sonsuzdur. Ve nasıl bir solcu çıkıp göğsünü gere gere “solcuyum” diyebiliyorsa ben de bir “demokratım” diyebilmeliyim. Onlar haykıra haykıra dediğinde bir şey olmuyor. Ben demokratım deyince “aaa Burhan Çaçan demokratmış” diyorlar. 28 Şubat öncesi yaşanan olaylara tepki olarak Refah Partisi’nden aday adayı oldum. Bu benim başıma çok iş açtı. O yıllarda albümlerin 2 milyon sattı, Türkiye’de en çok satılan albümlerdi ama Kral TV ödüllerinde, Altın Kelebek’te ödül vermediler. Önceki yıllarda veriyorlardı. Daha birçok şey… Anlatsam olay olur ama zamanı değil. 28 Şubat beni de vurdu.

 

 

Çaçan Ağa sürgün günlerinde: Demokrat Parti’nin Ağrı Eleşkirt ilçe başkanı Reşit Çaçan 1960 darbesindenden hemen sonra 55 ağa ile bareber tutuklanır ve Sivas’a sürgün edilir. Burada 6 ay kaldıktan sonra Yassıada’ya. Yargılanmalar olur. Demokrat partiden idam edilenler olur. Çaçan ve diğer ağalar Çanakkale’de sürgün hayatı yaşar. Daha sonra af çıkar ve memleketine döner. Bu fotoğrafta sürgün günlerinde ziyaretine gelen kardeşi ve kayınbiraderi ile çekilmiş fotoğraf. (soldan-sağa Karib Çaçan, Reşit Çaçan, Kerim Dişçi)    

Ailem benim kutsalımdır, sanat hayatımdan ayrı tutarım

Allah vergisi bir sesim var” diyorsunuz. Müzik çalışır mısınız? Yoksa “sesim güzel ne de olsa” mı dersiniz? 

Tabiî ki çalışırım. Biz bir günde şöhret olmadık. Bu işe emek vermiş insanlarız. Elimize teybini alıp giderdik Kırşehir’e, Erzurum’a, Karadeniz’e. Burada yaşlı başlı, değerli, geçmiş ezgileri, türküleri bilen insanlar vardı. O vefat ettikten sonra o türkü kendisiyle beraber gidiyordu. Biz bunları toplayıp getirip o zaman TRT arşivine koyuyorduk. Arşiv çalışması yapıyorduk.  

Müziği hayatınızın neresine koyuyorsunuz? Müziği çekip çıkarırsak Burhan Çaçan’a ne olur?

Büyük bir boşluğa düşerim. Bunalıma düşerim desem doğrudur. Müzik benim her şeyimdir.

Hâlbuki hayatınızda sadece müzik yok. Müziği çıkarsak iyi bir aile babasısınız, iş dünyasındasınız…

Ticareti hep müziğe muhtaç olmamak için yaptım. Ailemi ise müzik piyasasından evlendiğim günden beri hep ayrı tuttum. Aile benim için kutsal bir yerdir. Sanatımla ailemin bir arada olmasını zaten kişilik olarak kabul etmem. Despot değilim. Tek taraflı bir tercih değil yani. Ailem de istemez. Bir yere giderken eşime çocuklara da söylerim derler ki; orası senin yerin bize uymaz. Gelmezler.

Eşinizle nasıl tanıştınız?

Sanatın zirvesinde olup, (yıl 1991) binlerce evlenme teklifi alan bir adam olarak ben görücü usulü evlendim. Enteresandır ama böyle.

Kim aracı oldu? Anneniz mi?

Rahmetli dayım… Ailece görüştüğümüz insanlardı. Gitti baktık… Düşün bizim ailede hep görücü usulü evlilik olur. Ben o zaman ünlü bir sanatçı olmama rağmen bu kuralı bozmadım.

Önceden sevgili olduğunuz kadınlar oldu mu?

Şimdi bekârken hatalarım oldu tabii. Ağrı gibi bir yerden gelmişim. İstanbul dünyanın en büyük metropollerinden biri. Ama ben hiçbir zaman o bataklığın içine girmedim. Oraya giren çok arkadaş orada batıp gitti. Ben girmedim.

Sizi tutan neydi?

En başta Allah korkusu vardı. Korku derken Allah’tan korkulmaz, Allah’ın adaletinden, Allah’ın emrettiği şeylerden korktum. Yanlışlar bu ve doğrular bu… Dedim Rabb’im bizi affetmez.

İstemeye gittiniz. Siz meşhur bir türkücüsünüz. Eşinizin ailesinin tepkisi ne oldu? 

Onlar da çok düşündü. Geleneklere uyan bir aile. Bitlislidirler. Araştırdılar. Ben onları, onlar da beni araştırdı. Çok güzel bir düğün yaptık. Türkiye’deki bütün sanatçılar, siyasiler, bürokratlar geldi. O zaman televole yoktu. Ama ondan sonra ailemi sanatımdan ayrı tuttum. Aile mahremiyetini korudum bu da evliliğimin devamını sağladı.

Kaç çocuğunuz var?

İki oğlum var. Muhammed Kutsal ve Muhammed Furkan. Eşim istedi bu isimleri. Benim de ayetlerde geçiyor diye hoşuma gitti. Kutsal 21 yaşında, işletme okuyor. Furkan 17 yaşına giriyor. Çocuklarımla arkadaş gibiyiz ve onlardan çok memnunum. Devir çok bozuk bir devir. Çocuklarımın hali beni çok mutlu ediyor.

Bu yazı 2012, GÜLİZAR BAKİ, HABERLERİM, röportajlar kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.