BENİM GİBİ ÇAYSEVER MİSİNİZ?

Son yıllarda market raflarında daha çok yer kaplıyor bitki çayları. Televizyonlarda, gazetelerde faydaları anlatıla anlatıla bitirilemiyor. Ne oldu da bitki çayı piyasasına nur yağdı, faydaları doğru mu, hangisinden ne kadar içmeli? Bitkisel ilaç bilimi uzmanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada anlattı. 11 OCAK 2014 ZAMAN

ZCT_07_20140111

 

Bugün keyif için içilen çay bilinen en eski ve basit ilaç uygulaması aslında. Tıp ilminin gelişmesiyle bitkisel ilaçlar yani çaylar, macunlar ‘koca karı ilaçları’ diye ötelenmiş. Son 10-15 yıldır bitkilerin biyolojik etkilerine ve kimyasal içeriklerine yönelik araştırmalar muazzam arttı. Dolayısıyla halk arasında ‘şifalı’ diye bilinen bitkilerin bilimsel olarak da sağlığa yararlı olup olmadıkları ve kimyasal içerikleri, varsa riskleri biliniyor. Artık insanlar, doktor ve bilim adamı tavsiyesiyle hastalıklardan kurtulmak veya hasta olmamak için bu çayları tüketiyor. Dahası dev gıda firmaları, bitki çayı sektörüne büyük yaptırımlar yapıyor. Hatta hazırladıkları özel bitki çayı harmanlarına ‘büyülü’ ismini veriyor.

Yeditepe Üniversitesi Ezcacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi anabilim dalı başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, bitki çaylarının yararlı olduklarının yadsınamayacağını ama mucize olarak da tanımlanmaması gerektiğini söylüyor. Mesela karaciğer dostu olarak bilinen karahindiba bitkisi sadece karaciğer fonksiyonlarını desteklemek ve onarmakla kalmaz, safra artırıcı özelliği nedeniyle bilhassa yağlı besinlerin sindirimini de kolaylaştırır. İdrar artırıcı etkisi sebebiyle böbrekleri çalıştırır, vücuttan ödem atılmasını sağlar. Kullanıcının tüm bu etkileri göze alarak ve bilerek tüketmesi gerekiyor.

Yeditepe Üniversitesi Ezcacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi anabilim dalı başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada

Yeditepe Üniversitesi Ezcacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi anabilim dalı başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada

Her otun çayı olur mu?

Yeşilada, her bitkinin de çayı olmayacağını söylüyor. Çünkü bitki çaylarının belirgin avantajı, su içerisinde çözülen ya da homojen olarak dağılabilen fitokimyasalların emiliminin ağızdan başlayarak sindirimde daha hızlı sağlanması. İşte bazı bitkilerin bileşimlerinin tümü suda çözülemiyor. Dolayısıyla her bitkinin çayı olmuyor.

Bitkileri üç gruba ayırıyor Yeşilada: Kuvvetli etkili, orta ve zayıf etkili bitkiler. Kuvvetli etkili bitkilerin çay olarak kullanılması tehlikeli. Mesela yüksükotu yapraklarında bulunan dijitoksin adlı bir madde kalp kasının kuvvetle kasılmasını sağlayan bir madde. Orta etkili bitkiler ise uygun miktar ve sıklıkta kullanıldığında zararlı olmayan, uzun süre ve yüksek miktarlarda kullanıldığında bazı olumsuz etkilere yol açabilen bitkiler. Zayıf etkili bitkiler ise, önerilen miktarda ve uzun süreli kullanılması sakıncalı olmayan bitkiler. Papatya, tıbbi nane ve ıhlamur bu tip bitkiler arasında. Bitki çayları da zayıf etkili bitkiler grubunda. Orta etkili bitkiler bazen az etkili bitkilerle birlikte kullanılabiliyor.

‘Mucize bitki ilacı diyenlere kanmayın’

Prof. Dr. Erdem Yeşilada, son yıllarda bitki çayı sektörünün hızla büyümesinin, yararlarının bilimsel olarak kanıtlanması kadar, sentetik ilaçlara karşı toplumun bilinçlenmesinden kaynaklandığını düşünüyor. Tabii artan kullanım başka bir riski gündeme getiriyor: Bitkilerin gelişigüzel kullanılması. Yeşilada, devlet kontrolünde üretim yapanların market ve eczanelerde satılan ürünlerini kullanmak gerektiğini söylüyor. Bir de kültürümüzde önemli bir yere sahip olan aktarların zamanın ruhuna ayak uyduramadığını, kendini yenileyemediğini düşünüyor.

Tk

Dağdan toplanmış olması, sağlıklıdır anlamına gelmiyor

Prof. Dr. Erdem Yeşilada: Bilimsel çalışmalar, artan çevre kirliliği nedeniyle sağlıklı bitki bulunmasının tüm dünyada neredeyse imkânsız hale geldiğini gösteriyor. Bu nedenle bitkilerin mutlaka kalite ve güvenilirlik analizleri yapılmalı. Çevresel toksinler, radyasyon, ağır metaller, tarım ve veteriner ilaçları, mikrobiyolojik risklerin uluslararası kabul edilebilir standartlarda olup olmadığı mutlaka kontrol edilmeli. Ayrıca doğru bitki mi, içinde yeterli etkili madde var mı gibi hususlar analizlerle ortaya konulmalı. Aktar ve baharatçılarda satılan bitki çaylarında bu analizler maalesef yapılmıyor. Yani insanlar sentetik ilaçların zararlarından kaçayım derken, bu sağlıksız ürünlerdeki toksinlerle daha büyük bir tehlikeye atılabiliyor. Bu nedenle eczane ve marketlerde güvenilir markaların ürünlerinin kullanılmasını öneririm. Şunu akıldan çıkarmayalım. Manavdan aldığımız sebze ve meyveyi yıkıyor, hatta bazılarımız sirkeli suda bekletiyoruz. Bitki çayları kurumuş olduğu için yıkandığında etkili maddeleri kayboluyor. O halde bitki çayının mutlaka güvenilir ve temiz olduğundan emin olmalıyız.

Bitki çayları nasıl saklanmalı?

Bitki kısımları (kök, yaprak, çiçek) çay hazırlamak üzere ufalandığında ya da toz haline getirildiğinde oksijenle etkileşime girer ve değişime uğramaya başlar. Bu sebeple, havayla teması aza indirmek, ağzı sıkı kapalı kaplarda muhafaza etmek gerekiyor. Güneş ışığı da bitki çaylarını olumsuz etkiliyor. Doğrudan güneş ışığından korumak ve karanlık yerlerde saklamak en doğrusu.

Her bitki çayı faydalı değil

Prof. Dr. Erdem Yeşilada, bitki çaylarında en önemli hususun doğru bitki ve türünün kullanılması olduğunu söylüyor. Çünkü bilinçsiz tüketim böbreklerinize zarar verebilir, zehirlenebilirsiniz. Nitekim yatıştırıcı ve gaz söktürücü özellikleriyle bilinen melisa pahalı olduğu için hemen hemen aynı görünüşe sahip iki alt türü de kullanılıyor. Aynı şey papatya çayı için de geçerli. Satılanların hepsi içilebilir papatya olmuyor.

Lerik

Aynısefa içilir mi?

Aynısefanın etkili olan kısmı turuncu renkli dilsi çiçekleri. Dolayısıyla bu çiçekler ayrıldıktan sonra kalan çiçek tablası atılır. Bir iki tutam kuru bitki üzerine taze kaynatılmış sıcak su ilave edilir, demlendikten sonra içilir. Ağız ve boğaz yangılarında, soğuk algınlığında, boğaz ağrısı ve öksürük şikâyetlerinde hafifletici ve terletici olarak öneriliyor. Aynısefa çayı hemoroit şikâyetleri için de kullanılıyor. Çayın içilmesi faydalı olduğu gibi temiz gazlı beze dökülüp ilgili bölgeye uygulanması da kaşıntıyı giderir, ağrıyı hafifletiyor.

Qk

Soğuk algınlığına karşı üç silahşor: Ekinezya, adaçayı ve ıhlamur

Üst solunum yolu enfeksiyonlarında koruyucu ve tedavi edici bir bitki ekinezya. Aynı zamanda bir süs bitkisi olan ekinezyanın uçuk virüsünü de öldürdüğü tespit edilmiş. Sapı ve köklerinin kurutulmasıyla elde edilen çayın günde beş altı defa sıcak su içinde 10-15 dakika demlendikten sonra içilmesi öneriliyor. Büyük bir fincan için yarım veya bir gram bitki yeterli. Aslında hastalık başladığında koruyucu önlem olarak ekinezya çayı içilebilir. Papatyaya alerjisi olan kişilerin ekinezyaya da aynı reaksiyonu gösterebileceği bilinmeli.

P

Ihlamur çiçekleri bir diğer iltihap giderici. Ihlamur çayının yatıştırıcı bir etkisi de var. Bu bakımdan inatçı öksürüklerde kişilerin rahatlamak için ıhlamur içmesi öneriliyor. Domuz gribi dahil viral ve bakteriyel boğaz enfeksiyonlarında, yüksek ateş, kırgınlık şikayetlerinde ıhlamur çiçeği çayı içilebilir.

Hk

Adaçayı, mide ve bağırsak rahatsızlıklarında, hazımsızlık şikâyetlerinde kullanılıyor. Ağız ve boğaz enfeksiyonlarında adaçayı gargarası iyi geliyor. Adaçayının Türkiye’de 80 kadar farklı türü var. Yapraklarının üzerine kaynar su ilave edilip, fincanın ağzı kapatılır. 5-10 dakika demlendikten sonra günde 2-3 defa içilebilir. Türkiye’de piyasada paketlenmiş halde bulunan adaçaylarının sadece bir kısmının tıbbi adaçayı olduğu biliniyor.

rik

Karanfil, ağız sağlığı için birebir

Hindistan, Endonezya ve Madagaskar’da yetişen tropik bir ağacın açmamış çiçek tomurcuklarının kurutulmasıyla elde edilen karanfilin; gaz söktürücü, krampları giderici, sinirleri uyarıcı, bulantı giderici özellikleri var. Eski Çin’de asilzadelerin yanına girmeden önce ziyaretçiler ağzına nefesi güzel koksun diye karanfil verilirmiş. Yemeklerden sonra ağza atacağınız karanfil çürüklere yol açan bazı mikropların gelişimini önlüyor. Bu deneysel olarak kanıtlanmış. Ağrıyı azalttığı da tespit edilmiş. Ancak abartmadan kullanmak gerekiyor. Kapaklı bir fincanda bir buçuk gram toz haline getirilmiş tohum üzerine kaynatılmış su ilave edilerek 10-15 dakika demlendikten sonra içilebilir. Yemeklerden sonra içilmesi ağız kokusunu giderir, diş çürümelerini azaltır. Kanser önlemede de yararlı olduğu biliniyor.

ik

İftarda, sahurda rezene için

Mide ve bağırsak rahatsızlıklarında özellikle gaz ve spazmlarda kullanılan rezene, öksürüğe ve soğuk algınlığına da iyi geliyor. Emziren annelerde süt miktarını artırıyor. Yapılan bilimsel çalışmalara göre akşam iftardan sonra rezene çayı içilmesi yemeklerin daha kolay sindirilmesine yardımcı oluyor. Gaz oluşumuna engel oluyor. Sahurda içildiğinde ise midede gün boyu ortaya çıkabilecek kasılmaların yanı sıra baş ağrısını da önlüyor. Migren ağrılarına iyi geldiği de biliniyor. Eskiden yoksul halk, açlık hissini köreltmek için kullanırmış. Bizde rezene tohumu kullanılsa da Avrupa’da et ve balık yemeklerinde, çorbalarda, salata ve turşularda lezzet vermek için yaprak ve gövde kısmı kullanılıyormuş. Yine rezene çayı göz kapağında meydana gelen iltihaplara da iyi geliyor. Şekersiz bir rezene çayına batırılan temiz bir pamukla pansuman yapmak yeterli. Rezene çayı içinse 1,5 gram parçalanmış tohum üzerine kaynatılmış su ilave edilir, kapağı kapatılır, 10 dakika demlenir ve içilir. Günde 3-4 fincan içilebilir. Fakat hamilelik döneminde rezene çayı içilmesi önerilmiyor.

erik

 

Araba mı tuttu, mideniz mi bulanıyor, zencefil çayı yatıştırır

Araba tutması, hamilelikte ve kemoterapi görenlerde ilacın yol açtığı bulantıyı bastırması için zencefil çok etkili. Bulantıyı önleyici etkisini doğrudan mide üzerinde gösteriyor ve merkezi sinir sistemi üzerinde herhangi bir yatıştırıcı özelliği bulunmuyor. Safra artırıcı etkisi olduğu için yemek sonrası uygun miktarda kullanılması yağlı besinlerin sindirilmesinde yardımcı oluyor. Limon ve ballı çayı; soğuk algınlığı, boğaz ağrısı ve öksürüklerde etkili. Yarım veya bir gram zencefil üzerine bir fincan kaynatılmış su ilave edilip 20 dakika bekletildikten sonra içilir. Araba tutmaması için 3-4 saat aralıklarla birer fincan içilebilir. Fakat fazla içilmesi cilt döküntüleri, kalp ritim bozukluğuna sebep olabilir. Dikkat etmekte fayda var.

Bu yazı 2014, gezi-tarih-kültür, HABERLERİM, popüler kültür kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.