OSMANLI’NIN USTASI, DAĞLARIN HASTASI

Karakışla, asistanlığını yaptığ hocasının masasında oturuyor. Malulen emekli voleybolcu ve eski bir dağcı olan Osmanlı tarihçisi Yavuz Selim Karakışla’nın uzmanlık alanı da karakteri gibi pek renkli. O İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’le değil, yüz bin kişilik ordusundaki askerlerle ilgileniyor, hanedan kadınlarını değil, Osmanlı’nın işçi kadınlarını merak ediyor. Kendisi Türkiye’nin ilk erkek feminist tarihçilerinden ve ilk emek tarihi uzmanlarından.

 

Zaman- Pazar 18/09/2011

Yavuz Selim Karakışla, yüzyıl önce Galata Köprüsü’nden geçen kadınların nasıl insanlar olduğunu, ne yiyip ne giydiğini, neler konuştuğunu araştırıyor. Yani uzmanlık alanı Kanuni’nin anlı şanlı seferlerine katılan erlerin ya da onların yemeklerini pişiren aşçıların, sıradan insanın tarihi. Zaten Karakışla’ya göre “Osmanlı İmparatorluğu Tarihi” dersinin adı “Osmanlı toplumu tarihi” olarak değiştirilmeli.

Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümünde Osmanlı’da emek ve kadın tarihi üzerine dersler veren Yrd. Doç. Dr. Yavuz Selim Karakışla, Türkiye’nin ilk emek tarihçilerinden. Osmanlı’nın çalışan kadın tarihini araştıran Karakışla, aynı zamanda sıkı bir feminist. Tarihin tozlu raflarında sıradan kadınlar hakkında bilgi arıyor. Yaptığını samanlıkta iğne aramaya benzetiyor. 1870’lerden sonrasına dair çok sayıda fotoğrafa ulaşmış. Birkaç sessiz film bulmuş. Böylece sıradan kadını yürürken, alışveriş yaparken görme şansına erişmiş. Ama ne düşündükleri, ne şartlarda yaşadıkları, ne yedikleri belli değil. Yazılı kaynaklar üzerinden küçük detaylar yakalayarak onlar hakkında kanaat oluşturmaya çalışıyor. Karakışla, “Samanlıktaki iğneyi bulduğumuzda çok kıymetli oluyor. Herkes üzerine atlıyor, çünkü ehemmiyetsiz gibi görünen şeyler, tarih bilgilerimizdeki eksiği gediği dolduruyor.” diyor.

Hoca; tarihi, geçmişin fotoğraflarından oluşan bir puzzle’a benzetiyor ve puzzle’ın tamamlanması için küçük parçaları tam yerine yerleştirmek gerektiğini söylüyor. Ona göre bulunan her detay ve hikâye puzzle’daki resmin ortaya çıkmasını sağlayacak ve o zaman savaşlarla ve sultanlarla uğraşan tarihçiler de küçük insanların tarihiyle ilgilenecek. Karakışla, “İnşallah o zamana kadar küçük tarihçi olmaya mahkum olmam. Küçük insanların büyük tarihçisi olmayı tercih ederim. Bu da padişahlar ve harem hakkında konuşan diğer tarihçiler gibi popüler bir tarihçi olmamı engelliyor.” diyor.

Sıra dışı hocanın sıra dışı soruları

Gündelik hayata dair şeyler ve sıradan insanların tarihini anlatan bir dersin sınav soruları nasıl olur?: “150 yıl öncesinde herhangi bir Osmanlı sokağında ne görüyorsunuz, ilginizi ne çekiyor, neyle neyin bağlantısı var, nasıl ilişkiler kuruluyor? Anlatınız.” Karakışla’nın birinci sınıf öğrencilerine sorduğu bir puanlık meşhur bonus soruları var. Birkaçı internete düşmüş: Atatürk’ün tuttuğu takım nedir? Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray, Mustafa Kemal aslında üçünü de tutuyordu. Öğrenciler genellikle hoca koyu Fenerbahçeli diye Fenerbahçe’yi yazıyor. Bir diğeri ‘Fatih Sultan Mehmet neden domates yiyemezdi?’ Çünkü Amerika henüz keşfedilmemişti. Öğrencilerin cevapları ilginç: Alerjisi vardı, domatesi sevmezdi…

31 kez Erciyes’e çıkmış eski bir voleybolcu

1981’de üniversite öğrencisi olarak dağcılığa başlayan Yavuz Selim Karakışla, 1995’te kalp krizi geçirene kadar Erciyes, Ağrı, Süphan gibi dağların zirvelerine defalarca çıkmış. Ağrı’ya 17, Süphan’a 3, Kaçkar’a 4, Aladağlar’a 7 ve asıl gözdesi Erciyes’e 31 kez tırmanmış. Hoca dağ rehberliği konusunda uzman. Akademisyenliği yazın 3 ay, kışın 1 ay tatil olduğu için dağlara rahat tırmanabileceğini düşünerek tercih etmiş. Sağlık sorunları çıkmasaydı Anadolu dışındaki dağlara da tırmanacaktı. Karakışla, profesyonel voleybol da oynamış. Voleybolu bırakma sebebi de yine sağlık sorunları. Sağ ayağı aşil tendonundan (topukla bacak arasındaki bağın kopması) sakatlanınca fileye veda etmiş.

Amerika’dan feminist tarihçi olarak döndü

Yavuz Selim Karakışla, Türkiye’nin ilk feminist erkek tarihçisi. Feminist olması doktorasını yaptığı Amerika’daki Binghamton Üniversitesi ve feminist Amerikalı sınıf arkadaşları sayesinde olmuş. Osmanlı emek tarihi çalışmalarında da şimdiye kadar hep kadın işçileri ele almış: “Erkekleri galiba sona sakladım. Önümüzdeki on yılda sanırım daha çok Osmanlı’nın erkek işçilerini yazacağım.” diyor. Hocanın feminist olması birçoklarını rahatsız ediyor. 1992’de feminist bir kadın tarihi yazarı olarak ortaya çıktığında kimse onu ciddiye almamış. Yıllarca kadın tarihiyle ilgili yazmaya devam edince iadeyi itibar etmişler. Karakışla, “İlk başlarda kadınların yaptığı konferanslara çağrılmazdım. Şimdi bazıları çağırıyor. Tabii artık evli, göbekli bir adam olduğum için bir tehdit oluşturmuyorum. İlk zamanlar çok yadırgandı. Bir adamın kadın tarihi çalışıyor olması tuhaflarına gitti. Hâlâ varlığımdan rahatsız olanlar var, onları fark ediyorum.” diyor. Tabii eşinin feminist bir erkekle evli olmasından memnun olup olmadığı merak ediyoruz. Cevabı şöyle: “Eşim feminist değildir. Ama bir erkek feministle evli olmanın avantajlarını sürüyor olmalı. Memnun ki 25 yıldır evliyiz.”

Bu yazı 2011, HABERLERİM kategorisine gönderilmiş ve , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.