17 Aralık Yolsuzluk Operasyonu’nu yapana kadar Emniyet’in en gözde personeli olan memurlar, bu tarihten sonra sakıncalı görülmeye başlandı. Operasyonu yapmasalardı bu günler yaşanır mıydı? İşte 22 Temmuz gecesi gözaltına alınan memurların söyledikleri ve yaşadıkları… ZAMAN / 27 TEMMUZ 2014
Geçtiğimiz hafta salı gününe Türkiye polisin polise yaptığı gece yarısı operasyonuyla girdi. Sahura kalkanlar televizyonlarda son dakika duyurusuyla haberdar oldular operasyondan. Muhabirlerin gözaltına alındığını duyurduğu isimler ise Twitter hesaplarından “Misafirlikteyim, balkonda çay içiyorum, gözaltına alınmadım, beklerim.” yazıyordu. İlginç olan ertesi gün devletin en yetkili ağızlarının gözaltına alınmamak için kaçtığını söylediği 9 emniyet çalışanının bulundukları şehirden gelip teslim olmasıydı. Kendilerinin teslim olmaları değil ilginç olan. Kaçak diye ilan edilen amirlerin bazılarının şarka tayin olduğu için ev kiralamaya gitmiş olması, duyar duymaz gelmesi. Birininse zaten 2 yıldır Hakkâri’de görevli olması. Gözaltına alınacağını ve hatta kaçak olduğunu basından öğrenen emniyet amiri Murat Hamarat, atlayıp gelmiş ve Emniyet Müdürlüğü önünde mikrofonları uzatan basın mensuplarına, “Devlet memuruyum, telefonum açık. Gözaltına alınacağımı basından öğrendim.” açıklamasında bulundu.
Gözaltına alınan polislerin birçoğunun sahur yapmasına müsaade edilmedi. Emniyetten çıkartılırlarken kelepçelendiler. İşte gözaltına alınmaları hakkında o zamana kadar uzatılan mikrofonlara konuşmayan polisler kelepçelenerek götürülürlerken sosyal medyada çok konuşulan o sözleri söylediler. Emniyet amiri Hayati Başdağ kelepçeli ellerini kaldırıp medyaya gösterdi ve “Haram lokma yemedim, en ufak kanunsuz işim yok.” diye bağırdı.
Sosyal medyada, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonuyla polislerin gözaltına alınması karşılaştırıldı. Sonraki günler bu karşılaştırmalar göz altına alınan bu polislerin dahil olduğu diğer soruşturmalarla, Ergenekon ve Balyoz ile de yapıldı. Muameleler arasındaki farklara dikkat çekiliyordu.
VAKTİ ZAMANINDA TUTUKLADIKLARI KİŞİLER ONLARDAN ÖVGÜYLE SÖZ ETMİŞ
Polis aileleri ve avukatları muamelenin kötülüğünden bahsedip “sahur yapmalarına müsaade etmediler, oruçlularken karşılarında yemek yediler, iftarlarını elleri kelepçeliyken yaptırdılar” dediklerinde hükümet kanadından da gazeteciler arasından da polislerin katıldığı operasyonlar örnek gösterildi. Fakat söz konusu Ergenekon, Balyoz, DHKP-C, PKK, KCK gibi çok sayıda önemli davanın ve soruşturmanın içinde bulunan polislere dair, tutukladıkları kişiler de medya mensupları da övgü dolu cümleler kurmuş.
İlhan Selçuk mesela, “Polis 70’li yıllardaki gibi değil.” diyordu. Nezaketlerinden, uzun saçlı olanlarından, kendisine “Size İlhan abi diyebilir miyiz?” diye sorulduğundan, polislerin bilgi birikiminden söz ediyordu. Mustafa Balbay bugün gözaltına alınan emniyet mensuplarından emniyet amiri Ömer Özüyılmaz’ın kitabını bir solukta okuyacaktır mesela. Orgeneral Şener Eruygur da Özüyılmaz ile uzun süre kitabı üzerine konuşmuştur. Tüm bunlar gözaltı sırasında olan muhabbetler. Peki, Özüyılmaz gözaltındayken neler oluyor, kendisine yapılan muameleyi duyunca eşi bayılmış. Avukatı Ömer Turanlı açıklama yapmak zorunda kalıyor, “Müdür beyin sağlığı iyi. Psikolojik olarak yıpranmalar oluyor. Bu normaldir.”
Balbay’ın gözaltındayken bir çırpıda okuduğu eserler arasında Emniyet amiri Serdar Bayraktutan’ın kitabı da var. Bayraktutan hakkında bir kadın terörist gözaltı sırasında yemeğini paylaştığı için şu cümleleri söyleyecektir; “Benimle yemeğinizi paylaştınız. Bu benim için çok büyük bir şey. Sizinle o yemeği yedikten sonra kendimden nefret ettim çünkü size doğruları söylemedim… Suçlu gibi değil, sanki evine gelmiş misafir gibi davranıldı, herkes öyle davrandı.”
Tutuklanan emniyet memurlarının mesleki kariyerleri de son derece parlak. Mesela emniyet amiri Gaffur Ataç. Onu Türkiye İlker Başbuğ’un yanında gördü ilk. 6 Ocak 2012’de tutuklanan Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’a Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde eşlik etmişti. O dönem Akşam Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni olan İsmail Küçükkaya şu satırları kendisi için kaleme alacaktır: “Başbuğ’un yanındaki şahsı arkadaşlara sordum, başarılı bir polismiş. Temiz yüzlü, gelecek vaat ettiği söylenen bu sakin görünümlü emniyetçinin adı Gafur Ataç. İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün yıldızı parlak isimlerinden. Rütbesi emniyet amiri. Son bir yıldır PKK masasında çalışıyormuş. Ergenekon soruşturmasına bakan büroda görevliymiş. Asıl ilgi çekici olan ve benim içimi sızlatan bilgi ise Müdür Ataç’ın daha önceki göreviyle ilgili… Arkadaşlarım, emniyet içinde de el üstünde tutulan bu polis amirinin önemli bir PKK uzmanı olduğunu söylediler. Ergenekon masasından önce bütün mesaisini bölücü terör ve PKK konusunda harcamış. Derinlemesine düşününce iç burkucu bir detay… İsterdim ki İlker Başbuğ ve GafFur Ataç PKK’yla mücadele için bir araya gelmiş ve kafa kafaya çare arıyorlar olsun.”
BİR ŞEYLERİN İNTİKAMI MI ALINIYOR?
Gözaltına alındıktan sonra kelepçelenerek sağlık kontrolüne götürülen ve “Polisim ben, hırsızı, teröristi nerede görsem yakalarım.” diyen emniyet amiri Kadri Cemil Yiğit’i ise kamuoyu, 2009 yılında DHKP-C’nin hücre evine yönelik çatışmada şehit düşen emniyet mensubu Semih Balaban için yazdığı ve İbrahim Sadri’nin seslendirdiği Amirim şiirinden tanıyor. Başarılı bir kariyeri olan Yiğit, “Bize bu zulmü reva görenler, bu zulmü yapanlar elbette hesap verecekler; ya bu dünyada ya da öbür dünyada… Zulmü yapanlara söylüyorum, korksunlar, titresinler.” dedi.
Emniyet mensuplarının avukatları sorulan soruların tutarsız olduğunu, suçlamanın ise net olmadığını ilk dakikalardan itibaren dile getiriyor. Yapılan muameleler de düşünülünce akıllara tek bir soru geliyor; “Bir şeylerin intikamı mı alınıyor?” Nitekim emniyet teşkilatının Balyoz ve Ergenekon davalarındaki tutumunu sık sık eleştiren Mehmet Y. Yılmaz sahur operasyonuyla ilgili şunları yazacaktır: “Ama bildiğimiz tek şey var: Bu polisler, rüşvet çarkına çomak sokmamış olsalardı, bugün tanık olduğumuz bu operasyon asla yapılmayacaktı.”
ŞİMDİ KİM DOĞRU SÖYLÜYOR; DİNLEDİLER Mİ DİNLEMEDİLER Mİ?
Medya bu konuda ikiye bölünmüş durumda. Hükümet ve yanındaki medya kendinden emin konuşuyor; dinlediler hatta sanatçıları, gazetecileri de. Ajitasyona bile giriyorlar; şarkıcıdan ne istediniz? Dinlemeyi yaptırdığı söylenen savcılara söz verirseniz olay başka. Gazetelere verdikleri demeçlerde dinlemediklerini söylüyorlar. Selam Tevhid soruşturmasının eski savcıları Adem Özcan ve Adnan Çimen, kendinden emin konuşuyor; “Başbakan, bakanlar ve mit müsteşarının dinlendiği ispat edilsin bu işi bırakırım. Dinleme listesi asılsız. Sanatçı, hakim, savcıların bile dinlendiğini iddia edenler ispatlamazsa şerefsizdir…. Soruşturma, Selam Örgütü’nün faaliyetlerine yönelik MİT raporları doğrultusunda şekillendi. …. İran Devrim Muhafızları’ndan her ay gelen para örgüt üyelerine dağıtılıyor, tüm deliller mevcut… Başsavcı Hadi Salihoğlu’nun Selam Tevhid için ‘sözde’ demesi garabet, onun DGM savcısı olduğu dönemin örgütüdür.” Mali şube eski müdürü Yakub Saygılı ise 7 bin kişinin dinlendiği iddialarına dair şöyle bir değerlendirmede bulunuyor: “Böyle bir rakamın o süre içerisinde dinlenmesi, fiziki olarak mümkün değil. İstanbul cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu, bunun 2 bin küsur olduğunu açıkladı. Bunun 50 ile 70 arasında olduğu söylendi. Salihoğlu’nun bu algı operasyonuna alet olmaması gerekirdi.” Emniyet sorgusunda ise gözaltına alınanlara 232 kişiyi neden dinledikleri soruluyor. Ama aylardır 7 bin kişiyi dinlediler, hadi biz siyasetçiyiz sanatçıdan ne istediniz şeklinde veryansın edenler yalan mı söylüyor? Dinledikleri için gözaltına alınanlara niye 232 kişi deniyor da 7 bin denmiyor?
Operasyondan notlar
*17 polisin avukatı Hüseyin Ataol; “Soruların tamamı dinlemelerin usulsüz olduğuna yönelikti. Oysa bütün dinlemeler hâkim kararıyla yapılmıştı.” dedi.
*İlker Başbuğ, Star TV’deki röportajında görevdeyken Cemaat yapılanmasıyla ilgiliBaşbakan’a verdiği listenin başında İstihbarat Emniyet müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’in olduğunu söyledi.
*4 Temmuz 2014’te polislikten atılan 4. Sınıf Emniyet Müdürü Halil Karakuzulu poliste verdiği ifadede Başbakan’a yönelik 2 suikastı engellediklerini söyledi.
*Gazeteci Ercan Gün, operasyondan iki gün sonra şu tweet’i attı: Tam 25 sayfa sorgu metni okudum. Başbakan’ın telefonunun dinlendiğine dair tek soru yok… Ya Başbakan’a çok fena yalan söyleniyor yada Başbakan….
*Emniyet Müdürü Yurt Atayün’ün avukatı ise an be an soruşturmaya dair Twitter hesabından bilgi verdi. Mesela: Belirtmek isterim ki, soru tekniği çok acemice ve ciddi mantık hataları var..
*Müvekkiller birçok soruda ciddi tebessüm ediyor.
Müdür beyin özgüveni yerinde. Soruları sabırla ve net ifadelerle cevaplıyor. Ses tonundaki kararlılık yetiyor.
*Koridorlarda dolaşan fısıltı gazetesi yarın tutuklanacak olanların şimdiden listesinin belli olduğu ve sayının 30 olacağı şeklinde.
Müdür bey “Böyle ciddi bir hava esttirilmeye çalışılan dosyada bu şekilde saçma sapan soru olmaz” dedi.
*Yapılan tüm iş ve işlemler ilgili cumhuriyet başsavcısının talimatları doğrultusunda yapılmıştır. Tereddüt varsa, talimatı veren savcılara bu konunun sorulması lazım.
Şimdi de ders verir gibi: Çocuklar, kişilere sadece ilgili oldukları hususlar ile ilgili sorular sorsanız zamandan kazanırız.
*Gazeteci arkadaşların sorusuna cevap: Dosyada herhangi bir şekilde, örgüt, paralel yapı ve Cemaat benzeri bir iddia bulunmamaktadır..
Dosyadaki askeri c asusluk suçlaması da diğer iddialar gibi koca bir köpükten ibaret.. Elle tutulur bir yan yok.
*Gözaltına alınacaklarını ve hatta kaçak olduklarını öğrenince teslim olmaya emniyete kendileri giden polislere kelepçe takılması kamuoyunda tepki çekince bazı siyasiler ve gazeteciler şöyle bir iddiada bulundular, gazetelerde de yayımlandı bu; “Gözaltındakiler kelepçeyi kendileri istediler.” Polis avukatlarından Sıddık Ay, bu iddiaya dair “Hangi insan böyle bir şey isteyebilir, lütfen söyleyin.” dedi. Gözaltına alınacağını misafirlikte olduğu evde son dakika haberiyle öğrenen ve emniyete gidip kendisi teslim olan Yurt Atayün, kelepçelenen hatta elleri arkadan kelepçelenenlerdendi. TEM eski Şube Müdürü Atayün tepkilerden sonra hastaneye götürülürken kelepçeli değildi ve basın mensuplarına şunları söyledi: “Bu gece görüyorsunuz siyasi algı oluşmadığı için kelepçeler yok. Halbuki kaçma ihtimalim o zaman da yoktu, kendim teslim olmuştum.” dedi. Ömer Özyılmaz ise “Arkadaşlar yasal olmayan her şeyi yaşıyoruz. Bu çok acı.” açıklamasını yaptı.
*Emniyet amiri İsmail Arslan, PKK’lıların İETT otobüsüne attığı molotof bombası sebebiyle ağır yaralanan ve vefat eden genç kızlar Serap Eser ile Sibel ve Sinem Özkan’ın katillerini yakalayan ekibin başında bulunuyordu. Gözaltına alınırken annesi için okuduğu hatimden 5 cüzü kaldığını söylemiş, “Benim için bitirin.” çağrısında bulunmuştu. Ertesi gün Başbakan Tayyip Erdoğan’dan bu çağrıya cevap geldi: İçeride zamanın bol olur, Kur’an-ı Kerim’ini al, 5 cüzünü okursun.
Gözaltına alınan polislerin dillere pelesenk olan ilk sözleri
*Şükür ki haram lokma yemedim.
*“Yıllarca belimizde, gururla taşıdığımız kelepçeyi, biraz da bileğimizde taşıyalım. Başım gözüm üstüne…
*4 yıldır PKK ile mücadele ediyorum. Yaptığımız başarılı çalışmalardan sonra galiba ödül verecekler.
*İşte size bir tiyatro sahnesi. Farslılar yazmış, Türkiye’deki ajanları da uygulamış. Pek yakında…
*Polisim ben polis. Hırsız terörist gördüm mü, bulur yakalarım. Ebleh çocuklarına hesap sormasınlar diye memleketin çocuklarını yakanların Allah belasını versin.
*Vatan haini değiliz. Haram yemedik ve yolsuzluk yapmadık. Bize bu zulmü reva görenler, bize bu zulmü yapanlar elbet bir gün bunun hesabını vereceklerdir. Ya bu dünyada ya da öbür dünyada… Bunu yapanlara söylüyorum, korkmasınlar, titresinler. Kaybedenlerden olmasınlar.
*Reza’lara yapılmamış polisliğe maruz kalıyoruz.
*Çok şükür casus ve vatan hainleri ile birlikte olmadık.
*Evdeki paraları sıfırlayamadık, ne bileyim gemiciklerimiz yok.
*Terörle Mücadele Şube eski müdürü Ömer Köse’yi uğurlayan annesi; Hiç canını sıkma, Allaha emanet ol. Hırsızlar utansın. Senin utanacak hiçbir şeyin yok. Para pul çalmadın. Adam öldürmedin. Türkiye’yi satmadın.
*Babalarımıza sorsalar şaşırmadan, dilleri sürçmeden çocuklarımıza haram lokma yedirmedik diyeceklerdir.
*Bize İsrail ajanı denmesi en çok kanımıza dokunan oldu. Selam Tevhit dosyası kamuoyuyla paylaşılsın kimin İran kimin İsrail ajanı olduğu anlaşılsın. Eğer İsrail ajanıysak Allah bizim belamızı versin. Ama eğer siz ajansanız Allah sizin belanızı versin.
Sosyal medyada 17-25 Aralık operasyonlarıyla 22 Temmuz böyle karşılaştırıldı:
1-“O…puyla memurun bahşişini peşin vereceksin.” diyen İranlı Reza Zarrab yalıda gözaltına alındı.
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yapan emniyet amirleri ise 100 metrekarelik lojmanlarda.
2-“Senin önüne yatarım Reza” diyen bakanın oğlu Ritz’deki rezidansından, diğer bakanların çocukları birbirinden lüks rezidanslarda gözaltına alındı.
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yapan polis memurları ise şehrin kenar mahallelerindeki kiralık evlerinden.
3– Halk Bankası genel müdürünün evinden ayakkabı kutularına doldurulmuş milyonlarca dolar çıktı.
Polis müdürlerinin evlerindeki ayakkabı kutularından ayakkabı çıktı.
4– Bakan çocuklarının evinden 7 adet çelik kasa çıktı
Polis memurlarının evindeki tek çelik, dış kapı çıktı.
5– bakan çocuklarının evinden para sayma makineleri çıktı.
Polis memurlarının cüzdanlarında maaşlarından geriye kalan dışında para çıkmadı.
6– İranlı Reza Zarrab ve diğerlerine operasyon sabah 06.00’dan itibaren yapıldı.
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yapan polis amirlerine sahur vaktinde.
7-İranlı Reza Zarrab ve bakan çocuklarına kelepçe takılmadı.
Emniyet amirleri elleri arkadan kelepçelendi, polis memurları resmi üniformaları üstünde olduğu halde kafalarından bastırılarak araçlarına bindirildi.
8– Büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda bakan, çocuğunu operasyon sabahı arayıp “Evde ne kadar var diye sorup “3-5 kuruş, 1 trilyon civarı para var cevabını aldı…
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yaptıkları için gözaltına alınan polislere babaları, anneleri, “Başını dik tut, sen hırsızlık yapmadın” diye aradılar…
9– Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yaptıkları için gözaltına alınan polisleri babaları, paraları sıfırla diye değil “Helallik almak için” aradılar…
Selam Tevhid Örgütü belgeleri
Gözaltına alınan yüzü aşkın Emniyet görevlisi için gerekçe Selam Tevhid Örgütü soruşturması. Medya da bu konuda ikiye bölünmüş durumda kimi ‘sözde Selam Tevhid örgütü soruşturması’ tanımlamasını kullanırken; kimi de Bursa’da çok şiddet gördüğü için bir kadının kocasının derin bağlantılarını deşifre ettiği, polisin de bu kişi üzerinden başlattığı soruşturma ile çok yönlü ve karmaşık bağlantıları ortaya çıkardığı önemli bir soruşturma olarak görüyor. Nitekim Başsavcı Hadi Salihoğlu ve gazetecilerin sözde tanımlamasını eleştiren Mali Şube Eski Müdürü Yakub Saygılı “Bu örgüt var. Çünkü Yargıtay’ın 4 kez onayladığı karar var.” derken, eski emniyet müdürü ve İç işleri Bakanı Sadettin Tantan da böyle bir örgütün varlığını doğruladı. Nitekim gazeteci Emre Erciş, örgüte dair resmi belgeyi de yayımladı.