KİM BU EZİDİLER?

ezidiler

IŞİD terörü Suriye ve Irak topraklarında ilerlemeye devam ediyor. Geçtiği her yerde önüne çıkan masum insanları katlediyor. Geçen hafta binlerce kadın çocuk yaşlı Ezidi can ve namusunu korumak için çöllere düştü. Dünya kamuoyunun dikkatini, Irak meclisinde ağlayarak yardım isteyen Ezidi vekille üzerine çeken Ortadoğu’nun bu sır topluluğunun hikayesi nedir? 17 AĞUSTOS 2014 ZAMAN

Kürtlerin Şengal dediği Sincar bölgesinde yoğunlukla Ezidiler yaşıyor.

Kürtlerin Şengal dediği Sincar bölgesinde yoğunlukla Ezidiler yaşıyor.

IŞİD’in topraklarını işgal etmesi, erkekleri öldürüp kadınları alıkoyması sebebiyle binlerce (Y)Ezidi çoluk çocuk çöllere düştü. Daha güvenli yerlere gitmek için. Kuzey Irak ve Türkiye sınırlarına yığıldılar. Öyle apar topar çıkmışlardı ki evlerinden ellerinde su şişeleri dışında pek bir eşyaları yoktu. Yaşlılar kavurucu sıcakta kilometrelerce gençlerin sırtında taşındı. Belki de ömründe köyünden, şehrinden hiç çıkmamış bu insanların başka bir ülkeye can ve namus korkusuyla gelmesi, gelirken çektikleri çile yürek burktu. Batılı medya mensuplarının çektiği fotoğraflara baktıkça, helikopterlerden atılan yiyecek maddelerine koşan kadınları-çocukları gördükçe serin ve ferah evlerimizde kahrolduk. O coğrafyada yaşayan Kürt ve Türkmenler de aynı şeyleri yaşadı, yaşıyor. Hıristiyanlar da. Fakat dünya kamuoyu bu terör faciasıyla Ezidileri öğrendi. Önce isim kargaşası yaşandı medyada. Yezidi mi? Ezidi mi?

sincar

Ortadoğu’nun bu gizemli topluluğu hakkında az çalışma yapılmış. Çoğunluğu Almanya menşeli. Almanya’da sayıları az da olsa bir diasporaları var. Ortadoğu’da ve Türkiye’de kendi içlerine kapanık, yabancıyla konuşmayan, dolayısıyla sır bir kavim ve din olarak bilinen Ezidilik ve Ezidiler, Batı ülkelerinde kendilerini ve dinlerini daha açık ve net bir şekilde ifade ediyor. Fakat halen Yezidilere dair temel kaynaklar çoğunlukla onların dışındakiler tarafından yazılmış. Ezidilerle yüz yüze yapılan mülakatlar ve Ezidi köylerinde onların misafiri olarak edinilen gözlemler üzerine kaleme alınan birçok makale ve kitap var. Hepsinde ortak söylem Ezidilerin dinlerine ve kültürlerine dair konuşmaktan kaçınması/korkması/sakınması. Buna sebep olarak yaşadıkları coğrafyada etkin olan inanışlara sahip toplulukların onlara bakış açısı gösteriliyor. Mesela şeytana ve (ya) güneşe taptıkları bilgisi. Türkçe, Arapça, Farsça ve Ermenice’de Yezidi olarak anılmaları da buna bir örnek olarak gösterilebilir. Kürt olan Yezidiler, kendilerine Ezidi diyorlar. Fakat diğer topluluklar bu coğrafyada kötü algılanan bir kelimeyle anıyor onları; Yezidi diyorlar. Peki, inançları nedir? Almanya’dan kültür tarihi araştırmacısı Sabiha Banu Yalkut’un “Melek Tavus’un Halkı Ezidiler, Amed Gökçen’in yayına hazırladığı Osmanlı ve İngiliz Arşiv Belgeleri’nde Ezidiler kitapları ile Mardin Artuklu Üniversitesi’nden araştırma görevlisi  Şakire Çeklik ile ilahiyatçı Prof. Dr. İbrahim Agah Çubukçu’nun bire bir görüşmeler sonucu kaleme aldığı makalelerinden istifade ederek Ezidilik dini ve Kürt Ezidilerin kültürüne dair merak edilenleri derledik.

laleş

Ezidiler, İngiliz-Fransız siyasi çekişmesinin de ortasında kalmışlardı

Amed Gökçen’n yayına hazırladığı “Osmanlı ve İngiliz Arşiv Belgelerinde Yezidiler” (Bilgi Üniversitesi Yayınları) kitabının ilk cümlesi çarpıcı. Yezidiler farklı dönemlerde insanların ilgisini çekiyor ama sonra gündemin dışına itiliyor. Nitekim bugün uluslararası büyük bir oyunun, vahşetin ortasında kaldıkları için gündemimizdeler. Aslında bugün onlar için tarih tekerrür ediyor. Mesela 1915 Ermeni tehcirinde onlar da Ermenistan’a gönderilenlerden.  Ermenilerle ne din ne de kavim olarak aynı olmamalarına rağmen onlar da tehcir politikasının bir parçası olmuşlar. Ortadoğu’nun en küçük topluluğu olmalarına rağmen 18. ve 19. yüzyılda da İngiliz-Fransız ve Osmanlı siyasi çekişmelerinin ortasında kalmışlar. Osmanlı’nın askere gitmeyi reddetmişler. Hatta bu sebeple İngiltere’nin Musul konsolosluğunu aracı olarak kullanmışlar. Misyoner faliyetleri, Müslümanlaştırma politikaları, Ezidileri iyice kabuğuna çekmiş.

ezidi çocuklar

Sincar Dağları’nın kaderinde zulüm var

Aslında Ezidilerin bulunduğu coğrafya tarihte hep zalimin zulmünden kaçanların sığındığı yer olmuş.  Sincar Dağları’ndaki köyler, mağaralar ilk Hıristiyanlık döneminde Hıristiyanların çok tanrılı Roma ve Zerdüşt İran’dan kaçıp saklandığı, dinî eğitim verdiği yer olmuş. Daha sonra Abbasi ve Emevilerin baskılarından kaçan tasavvuf ekolleri için sığınma yeri olmuş. Moğol istilası, Haçlı seferleri, veba salgınları, dünya savaşı, Saddam baskısı…

Osmanlı dağılıp Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Ezidilerin hayatları daha bir zorlaşır. Çünkü Ezidi aşiretlerinin bir kısmı Suriye’de, bir kısmı Irak’ta bir kısmı da Türkiye’de kalmıştı. Sözlü kültürle devam eden bir din ve kültür için sınırlar sıkıntıdır. Çünkü kutsal mekanları Laleş Yaylası’ndaki köylerde yaşayan şeyhleri, mirleri ve kavallar sık sık köyleri dolaşır, mensuplarına dini öğretirdi. Sınırlarla bu ziyaretler artık yapılamaz oldu. Sonradan Ezidi olunamıyor. Ezidilerin başka bir din mensubuyla evlenmesi de yasak. Dolayısıyla kapalı bir toplum. Diğer toplumların inançlarına duydukları tepki dolayısıyla içe kapanık olmuşlar. Hatta 1970’lere kadar Türkiye’deki Ezidilerin çok büyük bir kısmı okuma yazma bilmiyordu. Ezidilerle yapılan yüz yüze görüşmelerde çocuklarını okula göndermeme sebebi olarak, inançlarıyla dalga geçilmesini gösteriyorlar. Ezidilerde tükürmek yasaktır, büyük günahtır. Bunu bilen çocuklar Yezidi bir çocuk karşısında tükürebiliyordu. Şeytan kelimesini kullanmaları da yasak. İnandıkları Melek Tavus’a yüzlerine karşı şeytan denilmesi onlar için büyük bir sorun. Yine inançları gereği daire dışına çıkamıyorlar. Çocuklar bu inançlarla çok dalga geçebiliyor. Bu sebeple yakın zaman kadar Ezidiler ya okula gitmiyordu ya da takiyye yapıyordu. Kendilerini açık etmiyordu.

Tavus kuşu Ezidiler için kutsal.

Tavus kuşu Ezidiler için kutsal.

Batı’da tanımlı bir din değil

Ezidilerin nüfus cüzdanlarına dair de büyük bir sorunları var. Din hanesinde çarpı işareti var. Çünkü resmiyetete Ezidilik, tanınan dinler arasında değil. Aynı sıkıntıyı Batı’ya göç ettiklerinde de yaşadılar. Dinleri konusunda sınıflandırma zorluğu yaşadılar çünkü ne Hıristiyan ne Müslüman ne de Batı’nın tanıdığı diğer dinlerden değillerdi. Dinlerinin Batı’da bir tanımı yoktu. Avrupa’ya göç eden Ezidileri yakından izleyen Sabiha Banu Yalkut, Almanya’da ve aslında Türkiye’de de Kürt oldukları için Ezidilerin, PKK sempatizanı kabul edildiklerini söylüyor. Yalkut bu arada derede kalmayı, bir tarafta yok edilme, diğer tarafta da sınır dışı edilme tehlikesi olarak yorumluyor.

ezidi laleş

Ezidiler neden dairenin dışına çıkamaz?

Ezidilerin tarih bilinci ve tarihsel dönüş algısı Batı’daki gibi değil. Kendilerini doğrusal hareketle oluşan bir topluluk olarak görmezler. Zaman onlar için doğrusal şekilde ilerlemez. Geçmişlerini bir kronoloji olarak anlamazlar. Onların dairesel hareket eden zaman anlayışına göre önemli olan dönüşümdür. İnanışlarına göre olup biten her şey belli bir akış ve ritimle sürekli tekrarlanıyor. İşte bu yüzden daire çok önemli bir sembol olarak kabul edilir. Dinî törenlerinin birçoğunda tapınaklarının etrafından döner. Yemin ederken de daire işareti yaparlar. Bu sebeple Ezidilerin düşmanları veya onlara eziyet etmek isteyenler daire simgesini kullanırdı. Hatta onları öldürmek için bile. Çemberi kendilerini gerçekleştirebilecekleri yer olarak kabul eden Ezidiler için etrafına çember çizilmesi meydan okuma, dinlerini değiştirmeye bir çağrıdır. Dairenin dışına çıkmak küfür sayılırdı. Bu yüzden daireden çıkmıyordu. Ancak daireyi çizen kişi onu silerse oradan ayrılıyordu. Daireyi silmeyi bir an için bile olsa Ezidi kimliğini tanımak olarak algılıyorlardı.

ezidi türbesi

Ortadoğu’nun sır kavmi

Ezidiliğin kökeni ve kurucusu bilinmiyor. Ezidilik için dinler tarihinde şöyle bir tanım yapılıyor; İran’daki Zerdüşt dini, Manicilik, Hıristiyanlık, İslam tasavvufu gibi hem şimdiki hem de geçmişte kalmış din ve inanışlara ait birçok öğeyi barındıran bir tür senkretizm (bağdaştırmacılık) din. Yani komşu topluluklara ait inanış ve adetleri Ezidilik devralmış.

ezidi

Ezidiliği yaymak kesinlikle yasak

Sincar dağlarındaki Şengal şehrinde yer alan Laleş bölgesi, Ezidilerin kutsal mekanı. Tanrının ikamet ettiği yer olduğuna inanıyorlar. Dolayısıyla dünyadan önce yaratılmıştır diyorlar. Ezidilere göre kötülük meleği tanrının tüm sınavlarından başarıyla geçmiş affedilmiş ve bu sebeple dünyanın yönetimi ona verilmiş. Melek Tavus diyorlar ona. Bu inançları sebebiyle Hıristiyan ve İslam toplumları tarafından şeytana tapanlar olarak algılanmış. Tanrının dünyanın sadece yaratıcısı olduğunu düşünüyorlar. Sürdürücüsü değil. Dünyada tanrısal iradenin icra organı Melek Tavus’tur. Melek Tavus yanında ruh göçü yoluyla Tanrısallığa yükselmiş olan Şeyh Adi onla bir olmuş görünmektedir. Yezidiler cehenneme inanmıyorlar. Şeytana ve cehennem cezasına da inanmazlar. Ezidilik kan bağıyla geçiyor. Ezidiliği yaymak kesinlikle yasak. Bu sebeple sır din olarak anılıyor. Fakat Almanya’daki diasporada isteyenler Ezidi olabilmeli diye tartışmalar başlamış. Sözlü bir kültür ağırlıklı Ezidilerin iki kitabı olduğu söyleniyor. Mushafa Reş (Kara Kitap) ve Kiteb-a Cilwe. İlginçtir kaynaklarda adı geçen bu kitapları topluluk kabul etmiyor, kutsal oraka görmüyor. Reddetmelerine rağmen halen konuya ilişkin kaynakça olarak gösterilmeleri ilginç.  Almanya gibi Ezidilik araştırmalarının yapıldığı bir ülkede Ezidi dini, tam anlamıyla teolojiye sahip olmayan ve buna acilen ihtiyaç duyan sinterik bir inanış biçimi olarak adlandırılıyor.

Ezidilerin kutsal mekanı Laleş'teki tapınakları.

Ezidilerin kutsal mekanı Laleş’teki tapınakları.

Bir Ezidi’nin yaptırması gerekenler; sünnet, vaftiz ve saç kestirmek

Ezidilerin hayatında önemli evreler var; bisk (saç kemsi), sinet (sünnet), helal veya mor kirin (vaftiz, laliş’teki kutsal kaynaktan alınan kutsal zimzim suyuyla vaftiz edilir), biraye exrete (ahret kardeşliği) ve dawet’tir (düğün). Bir de cenaze töreni.  Sünnet, Müslümanlara yakın bölgelerdeki Ezidilerde yaygınken Hıristiyanlara yakın Ezidilerde o kadar değil. Hatta Avrupa Ezidi diasporası bu sünneti tartışıyor, dini mi değil mi diye?  Kirvelik ve ahret kardeşliği de diğer toplumlarla kaynaşmada önemli bir gelenek. Zira kirve farklı bir dinden kişiyle de olabiliyor ve kan kardeşinden daha öte bir kavram.

ezidiler tarikatler

Üç tarikatları var: fakirler, koçaklar ve fahralar   

Ezidi toplumu oldukça karmaşık ve hiyerarşik örgütlenmiş. Din büyüklerinden oluşan kastlar (şeyhler ve pirler) ile müritler, toplumun iki ana tabakası. Hiyerarşinin en tepesinde şeyhler var. Unvanlar babadan oğula geçiyor. Mirler, şeyhler Laleşteki kutsal merkezin yakınındaki köylerde otururlar. Ezidilerde iki tarikat var. Bunlardan biri Fakirler olarak anılıyor. Bu tarikatlara, kastların aksine katılımla geçiliyor. Genellikle babalar oğullarını eğiterek fakir olmaya hazırlar. Çile çekerek hayat sürerler. Dini konularda geniş bilgi sahibidirler. Diğer tarikata ise koçak denir. Koçakların mucizeler gösterdiğine ve gelecekten haber verebildiğine inanılır. Koçaklar da laleş yakınlarında yaşarlar. Bir de kadın tarikatı var. Çilecilik hayatı sürmek isteyen kadınlara fahra deniyor. Laleşte yaşar ve kutsal yere hizmet ederler. Evlenmezler.

ezidi güneş

Günde üç kez güneşe karşı dua ederler

Ezidilerin din sembolü Tavus kuşu. Demirden yapılmış bir tavus kuşu figürü bulundururlar evlerinde. Günde üç kez ibadet yaparlar. Şafak sökerken doğuya yönelir, güneşih doğuşunu karşılar, Kürtçe dua okurlar. Öğlen ve akşam güneş batarken de aynı şekilde ibadet yaparlar. Ezidilerin toplu ibadeti yok. Herkes evinin önüne çıkıp, kendi ibadetini yapıyor. Toplu ibadet yılda bir kez ve laleş’te hac sırasında oluyor. Kutsal günleri ise çarşamba. Yeni yıl ve cemaat bayramları var.

laleş

Tapınaktaki karayılan simgesi

Ezidilerin kutsal tapınaklarında Laleş’te bir tasavvuf şeyhi yatıyor. İlk dönem Müslüman cemaatlerinden Adavi tarikatının şeyhi Adi’nin türbesi aynı zamanda Ezidlerin tapınağı. Tapınağın önünden akan ırmak dağlardan akan yer altı sularıyla besleniyor. Bu suya zemzem suyu deniyor. Türbeye giriş kapısı üzerinde birçok sembol var. Aslan, tarak baston insan daire içine alınmış çiçek ve Davut yıldızı varmış. Şeyh Adi’nin türbesine açılan kapı üstünde bir adam boyunda siyah bir yılan motifi ise duruyor. 19. yy gezginlerinin çizimlerinde bu sembolleri görmek mümkün. Türbenin giriş kapısının üstünde de Arapça bir levhada Şeyh Adi’nin burada yattığı yazıyor. Tapınağın kubbesinde toplam 24 çıkıntı var. bunlar 24 saati temsil ediyor. Tepesindeki arma da güneşi.

Bu yazı 2014, dosya haber, HABERLERİM kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.