SINIF ARKADAŞIM MUSTAFA AMCA!

 

 

 

İstanbul üniversitesi Tıp Fakültesi birinci sınıf öğrencilerinin arasında ak saçlı, nur yüzlü bir dede var. Sınıf arkadaşları ona ‘amca’ diyor. Hocaları da “hocam”. 47 yıl sonra, bıyığı yüzünden bırakmak zorunda kaldığı tıp fakültesine dönen işadamı Mustafa Beken, 64 yaşında. Emekli olduktan sonra ilahiyat fakültesine girmiş, bitirince tıp fakültesine kaydını yaptıran Beken, 40 yıllık kimya mühendisi. ZAMAN- 27-11-2011

Mustafa Beken, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi birinci sınıf öğrencisi. 3 şirketi ve 4 torunu var. 40 yıllık kimya mühendisi olan Beken, aslında MÜSİAD üyesi bir işadamı, Kalem kolejlerinin de kurucusu ve yöneticisi. Yaşıtları evde torun severek emeklilik günlerini geçirirken o okumak için işi gücü bırakmış. 2006 yılında şirketlerini çocuklarına devredip ilahiyat fakültesine girmiş. “Kimya ile uğraştığım için moleküllere, maddelerin detayına iniyorduk. Ağlayan taş gördüm ben. Neden ağladığı sorusunu araştırırken varlığın nedenlerini sorgulamaya başladım. Bu yüzden dinler tarihini öğrenmek istedim. Çocuklarımın izniyle şirketlerdeki görevlerimi bırakıp, açık öğretim ilahiyat fakültesine kaydımı yaptırdım.” diyen Beken bir tek Arapçadan geçememiş. Bu dönem sınavı verebilirse diplomasını alacak.

Beken yıl 47 yıl önce yarıda bıraktığı tıp fakültesine dönmeye karar vermiş. İstanbul Üniversitesi’nin kapısını çalmış, hocaların ve dekanın bu isteğini olumlu karşılaması üzerine kaydını yaptırmış. Beken; “Hocalarım çok iyi. Diyorum ki eğer 47 yıl önce böyle hocalarım olsaydı asla bırakmazdım. Öğrencilerle yakından ilgileniyor ve çok yapıcı yaklaşıyorlar. 17 yaşında Bartın’dan İstanbul’a okumaya gelmiş bir genç olarak çok sıkıntı çekmiştim. Şimdiki gençler çok şanslı. Hocaları her türlü dertleriyle ilgileniyor.” diyor. Beken’in tıp fakültesini yarıda bırakması, bıyığına takan bir hocası yüzünden olmuş. Beken, “O zaman fark edememiştim, şimdi düşününce her şeyi daha net anlıyorum. Hocanın dersinden kalanların hepsi bıyıklıydı. Tıp fakültesi tarihinde ilk kez o dersten kalan öğrencileri ilginç bir şekilde sözlü sınava aldılar. 1964 yılı karışık bir dönem, öğrenciler üzerinden siyasi kargaşa çıkarılmaya çalışıldığı zamanlardı. Hocanın bıyıklılarla uğraşmasının da böyle bir sebebi vardı.” diyor.

64 yaþýnda týp öðrencisi

Tıp fakültesi birinci sınıf notları Mustafa amcada

Beken’in haftanın 5 günü dersi var. Derslerin hepsini takip ediyor. En ön sırada kürsünün hemen karşısında oturuyor. Sınıf arkadaşları çok düzenli ve iyi not tuttuğunu söylüyor. Notları tam olmayanlar biliyor ki “tıp fakültesi birinci sınıf notları Mustafa amcada”. O ise; “Hocalar flash belleklerimize tüm notları yüklüyor, fotokopiler veriyor, derste de anlatıyor. İyi dinleyip, bunları takip edince dersleri çok iyi anlıyorsunuz.” diyor. Nitekim dersi derste öğrenme taraftarı. Sabahları 5’te kalkıyormuş. Namazı kılıp kahvaltısını yaptıktan sonra yola çıkıyormuş. Yaklaşık bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra okulunda oluyormuş. Beken; “Binalar değişmemiş, aynı anfiler, aynı koridorlar. Hocalar ve eğitim teknikleri değişmiş. Tıp sürekli gelişiyor. Konular da değişmiş tabii. Pek yabancılık çekmiyorum.” diyor. Okulun en popüler öğrencisi; görevliler, memurlar, hocalar herkes tanıyor. Zaten buluşmak için randevulaşırken; “Okula gelince beni kime sorsan sana yerimi söyler.” diyor. Dersleri akşamüzeri üç buçuk-dört gibi bitiyormuş. Yani akşam yemeğine eve yetişebiliyor. “Şirketlerde danışmanlık yapıyorum, o yüzden bazen ofise de uğrarım. MÜSİAD’daki ve kolejdeki görevlerime ise devam ediyorum. Dersi derste öğrenmeye gayret gösteriyorum, dolayısıyla çalışmak için çok vakit harcamıyorum; torunlarıma, eşime, arkadaşlarıma ve görevlerime de vakit ayırabiliyorum. Ama tıp fakültesine geri dönmek beni çok mutlu etti.” diyor.

64 YASINDA

İnsanlara örnek olduğumun farkındayım

Beken’in sınıfının yaş ortalaması 20. Bu sebeptendir ki sınıf arkadaşları ona amca diyor. Hocaları da “hocam” diye hitap ediyor. O ise, “Çoğunlukla kızım, evladım diye hitap etsem de sınıf arkadaşlarıma doktor bey, doktor hanım demeyi daha çok tercih ediyorum. Gençlerle birlikte olmak bana enerji veriyor. Aslında 18 yaşımla bu yaşım arasında bir fark yokmuş gibi hissediyorum.” Beken, “yaş 60 iş bitmiş” sözünü doğru bulmuyor. İnsan için her şeyin ancak, hayatta meşguliyeti bittiği zaman bittiğini düşünüyor. Eskiden hastalara meşguliyet tedavisi uygulandığını hatırlatarak; “Hastalıkların da, yaşlılığında tedavisi meşguliyettir.” diyor. Beken, sınıf arkadaşlarına, yani gençlere azmiyle örnek olduğunu, yaşıtlarına ise ilimle meşgul olmanın yaşı olmadığını gösterdiğini söylüyor. Torunları, özellikle üçüncü sınıf öğrencisi torunu ona hayranmış; “Büyüyünce dedem gibi olacağım” diyormuş.

69 yaşında mezun olacağım atanır mıyım, bilmiyorum!

Çiçeği burnunda tıp fakültesi öğrencisi Mustafa Beken, 40 yıllık kimya mühendisi. Kimyasal ürünler ithal eden ve üreten üç şirketi var. MÜSİAD’ın aktif bir üyesi. Kalem kolejlerinin de kurucusu olan Beken, halen kolejin yönetim kurulunda. Tıp fakültesini bitirdikten sonra hastane açmak istiyor. “Devlet, sizi İstanbul dışında bir yere atarsa gider misiniz?” diye soruyoruz; “Bilmiyorum, mezun olunca 69 yaşında olacağım, biliyorsunuz 65 yaşında emekli olunuyor. Benim durumum nasıl olur bilemiyorum. Ama bizim hep bir hastane açma hayalimiz var. Allah kısmet eder ve mezun olursam herhalde bu hayalimizi gerçekleştiririm.” diyor.

 

 

 

Ben ortopedi düşünüyorum, hocalar “psikiyatri seç” diyor

Mutlu olmanın yolunun hizmet etmek olduğunu düşünüyorum. Dertliye, hastaya yardım edebilmek benim en büyük mutluluğum olur. Çocuk hastalıkları veya ortopedi alanını seçmeyi düşünüyorum. Ortopediyi mühendis olduğum için istiyorum. Vücut iskeletinin sistemi üzerine çalışır, belki tedavilerde kullanılacak yeni aparatlar geliştiririm. Henüz karar vermedim. Psikiyatri hocam, psikiyatri seçmemi öneriyor. Hayat tecrübemle bu ilmi birleştirip insanlara daha çok yarar sağlayabileceğimi düşünüyor herhalde.

Bu yazı 2011, HABERLERİM kategorisine gönderilmiş ve , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.