YAZAR ELİF ŞAFAK, ANNE ELİF ŞAFAK’I ANLATTI

Henüz 17 aylık bir kızı olan yazar Elif Şafak, ikinci çocuğuna hamile. İlk hamilelik döneminde birtakım sıkıntılar yaşayan Şafak, bu kez huzurlu bir dönem geçirdiğini söylüyor. Biz de Anneler Günü’nü bahane edip Elif Şafak’la anneliği konuştuk. 10-05-2008 / ZAMAN

Elif Şafak’ın bir kadın yazar olarak anneliği sorguladığı ve yazarlıkla annelik arasındaki gelgitleri anlattığı ‘Siyah Süt’, Türkiye’de bu nitelikte yazılmış ilk ve tek kitap. Şafak, otobiyografik roman türündeki kitabında kendi içinde birbiriyle didişen hallerini, okuyucuya küçük parmak kadınlar olarak canlandırıp anlatmıştı. Biz de Anneler Günü’nü bahane ederek yazarın içindeki bu küçük hanımlardan ikisine sorular sorduk. Şafak’ın yazarlığını temsil eden Sinik Entel Hanım’a anne Elif Şafak’ı, anneliğini temsil eden Anaç Sütlaç Hanım’a da yazar Elif Şafak’ı anlattırdık. Karşınızda değişmiş, olgunlaşmış bir yazar ve artık tecrübeli bir anne var. Üstelik bu anne, üçüncü çocuğu da düşünüyor. Fakat bu sefer evlatlık alabileceğini söylüyor.

İlk hamileliğinizde yaşadığınız sıkıntıları bunda da yaşıyor musunuz?

Hayır yaşamıyorum. Çok şükür. Her hamilelik farklı galiba. Birbirine hiç benzemiyor. Ama şu da var. İlk hamilelikte o duygusal sarsılmayı yaşamasaydım Siyah Süt’ü yazamazdım. Siyah Süt, benim kendi kendimle yüzleştiğim kitaptır. İlk otobiyografik kitabım. İçimdeki zaaflarla, komplekslerle tek tek yüzleştim bu kitabı yazarken. Çok canım yandı. Ama kitap bitince baktım, başka bir yerdeyim. Bahar gelmiş, haberim yokmuş.

Edebiyat dünyası, dostlarınız, bu sürprize ne dedi?

Şaşıranlar çoğunlukta. “Senden hiç beklemiyorduk.” diyorlar. Ben de gülüyorum. Ne diyebilirim ki? Ben de kendimden beklemiyordum.

Sizin gibi çok yolculuk yapan, çok gezen bir insanın çocuğuna (evine) bağlı kalması nasıl bir duygu?

Zaten benim için en zor kısmı bu oldu. Otuzaltı yaşıma kadar göçebe yaşadım. Madrid, Amman, Köln, Ankara, İstanbul, Boston, Michigan, Arizona… Bir evde bir seneden fazla yaşadığım nadirdir. Şehir şehir dolaştım. Ve bunu bir yaşam ve yazı tarzı olarak benimsedim. Anne olunca ister istemez daha yerleşik oluyorsunuz. A bi de baktım, eve fırfırlı perdeler alan, masaya peçetelikler dizen, armut püresinden mama hazırlayan biri olmuşum. Önce panikledim. Ama demek böyle bir yanım da varmış. Eyvallah! Elbet göçebelikle bunun arasında bir sentez yakalarım.

Şu anki aklınızla Boston’daki Elif Şafak’ı nasıl okuyorsunuz? Nasıl bir kadın görüyorsunuz?

Boston’daki hallerime tebessüm ediyorum. Tek başına minnacık bir öğrenci odasında yaşayan, kütüphanelerde sabahlayan, İngilizce roman yazmaya kalkan, gece gündüz yazan, hayal dünyasında yaşayan, son derece asosyal, yemek yapmayı bilmeyen ve elmayla beslenen, günde iki kilo elma yiyip, sigara kahve içip durmadan yazan biraz kaçık bir kadın o. Ama yıpratıcı. Hem duygusal hem de bedensel olarak yıpratıcı.

Evlilik ve anne olmak, içinizdeki birçok problemi çözmenize sebep oldu sanki. Ama birçok başka yeni problemi de beraberinde getirmiştir değil mi? Nedir çözdükleriniz ve yeni tanıştıklarınız?

Evlilik, son derece zor bir kurum aslında. Ben kendimi ‘evli kadın’dan ziyade ‘âşık kadın’ olarak görüyorum. Yoksa evlilik-yerleşiklik-evcil hayat bende hâlâ panik dalgaları yaratıyor. Hayatın monotonlaşmasını, alışkanlıklar ya da tekrarlarla geçmesini istemiyor içimdeki sanatçı. Aslında tuhaf gelecek ama anne olmak benim yapımdaki biri için ‘normal’ değil, gayet sıra dışı bir karardı. Ben kendim için sıra dışı olanı yaptım.

Bir anne ve başarılı bir kariyere sahip yazar olarak çocuk da yaparım kariyer de mi diyorsunuz? Yoksa önce çocuklarım mı?

Böyle bir ikilemin kadınlara dayatılmasına karşı çıkıyorum her şeyden evvel. Elbette çocuklarımız öncelikli. Ama kadınlara “kendini feda et, yuvan ve çocukların için kendi ihtiyaçlarını ve isteklerini unut” demek sadece mutsuzluk yaratıyor. Kadınlar bilhassa çocukları büyüttükten sonra bir boşluğa düşüyorlar. Kendilerini değersiz görüyorlar. Erkeğin dışarıdaki emeğini değerlendiren ama kadının ev içindeki emeğini küçümseyen bir yapı var ne yazık ki. Kadınların hem kendileriyle hem de eşleriyle daha barışık ve mutlu olabilmeleri için ev dışında bir iş yapmaları, bir alan açmaları çok önemli.

Roman yazarken bütün benliğini romana adayan bir yazarsınız. Şimdi biri dünyada ve diğeri karnınızda iki bebeğiniz var. Yazabilecek misiniz? Yazamama korkunuz var mı? Ya da kafanızda binlerce fikir mi dolaşıyor?

Yazamama korkum çok oldu. Siyah Süt’te anlattığım depresyonu bu korku körükledi. Ben artık bittim, bir daha roman moman yazamam, kalem oynatamam diye bir panik geldi üzerime. Erkek yazarlar bu gerilimi yaşamıyor. Erkek, hangi meslekten olursa olsun babalığı ile mesleği arasında bir ikileme düşmüyor ki. Nasıl olsa bebeğe bakan biri var evde. Nasıl olsa eşleri çekip çeviriyor. Bu sayede Tolstoy hem roman yazıp hem de 13 çocuk babası olabiliyor. Ama eşi Sofya için iş başka. Nasıl yazsın? Ne zaman yazmaya vakit bulsun? O yüzden Virginia Woolf’un sözüne bir ek yapmak lazım. Kadınlara sadece kendine ait bir oda değil, bir de dadı lazım ki yazabilsinler.

Elif Şafak nasıl bir anne? Yazar Elif Şafak, anne Elif’i nasıl anlatır?

Renkli ve matrak bir anne. Çok gülüyorum kendi eksiklerime. Bebek nasıl tutulur, biberon nasıl hazırlanır, hiçbir şey bilmiyordum ki. Hani bir aile ortamında büyümüş olsam, kardeşlerle kuzenlerle filan… İnsanın etrafında bebekler olur büyürken, biraz öğrenir değil mi? Kitaplardan öğrenilen bir şey değil ki annelik. O yüzden yüzüme gözüme bulaştıra bulaştıra; ama hep sevgiyle, aşkla yapıyorum ne yapıyorsam. Bebek de gülüyor. Bu anne böyle bir anne diyor herhalde.

***

“Benden iyi bir üvey anne olur.” diyen, evliliğe sıcak bakmayan, beden değil beyin olmayı seçen Elif Şafak’a neler oluyor? Ansızın evlendi, çocuğu oldu, şimdi de ikincisi yolda…

Değiştim, değişiyorum. Önce âşık oldum. Aşk beni değiştirdi. Sonra anne oldum. Annelik beni değiştirdi. Ardından tasavvuf geldi. Yirmili yaşlarımdan beri tasavvufla ilgilenirim, bu konuda yazdım çizdim hep. Ama bu sene tasavvuf akıldan kalbe indi. Hayatıma yön verdi. Daha yerleşik, daha sakin, daha dengeli biri oldum galiba.

İkinci bebek, bilinçli bir tercih mi?

Evet, bilinçli bir tercih. Benim yapımdaki biri için en zoru ilk çocuğu yapmaktı galiba. O zorlu eşiği aştıktan sonra şimdi daha çok çocuk yapabilirim. Bir de evlat edinmek isterim. Öz-üvey ayırımı yapmadan evlat edinen çiftlere de çok saygı duyuyorum. Her kadın, bedeniyle doğurmak zorunda değil. Bazı kadınlar da evlat edinerek evlatlarını kalplerinden doğuruyorlar. Bu da çok güzel geliyor bana.

 


Cinsiyeti belli değil, gelen kabulümdür

Anneler Günü hakkında ne düşünüyorsunuz? Annenize hiç hediye almış mıydınız bu günü bahane edip?

Anneler Günü’nde anneme hediye aldım elbette, alırım. Sadece ona değil, anneanneme de. Çünkü bana bebekken bakan anneannem Fahriye Hanım. Anneme ‘abla’ demişim bir müddet, hep çalıştı ben çocukken. Beni ilk çocuklukta anneannem yetiştirdi aslında. Romanlarımda anlattığım tüm hurafeler, batıl inançlar ondan geçti bana.

Eyüp Can, geçtiğimiz Anneler Günü’nde size hediye aldı mı?

Eyüp hediye aldı, evet.

Çocuğunuzun ilk ‘anne’ deyişi karşısında ne hissettiniz?

Tabii ki çok hoştu. Ama ‘anne’den evvel ‘baba’, ‘kuş’ ve ‘kapı’ demeyi başardığı için az biraz bozuldum.

Annelik kitaplarda yazıldığı gibi mi; yoksa pratikte çok farklı mı?

Kitaplar yeterli olmuyor elbette. Ama tek bir annelik hali yok ki. Herkes için geçerli olacak bir evrensel reçete yok. Siyah Süt’te anlattığım kadın yazarlara bakın. Kimisi çok iyi yazar, berbat bir anne olmuş. Kimisi evlat edinmiş, çocuk yapmamış. Kimisi hem yazar hem anne olmuş ve ikisini de güzel götürmüş. Kişiden kişiye değişiyor. Anneliğin de çelişkileri var. Olmaz olur mu? İnsana ait olan her şeyin olduğu gibi.

Siz geleneksel bir ailede büyümediniz; ama kızınız ve yeni bebeğiniz için içinde anne-baba-anneanne-bakıcı olan bir ev ve düzen kurmak istiyor musunuz? Kızınıza sizin tadamadığınız aile ortamını gösterme gibi bir arzunuz var mı?

Benim çocukluğum çok yalnız geçti. İçine kapanık bir çocukluk ve ilk gençlik. Bunun bana kattığı bir şey varsa, kitaplarla erken yaşta tanışmam oldu herhalde. Devamlı okuyan ve hayal kuran bir çocuktum. Babamı hemen hemen hiç görmeden büyüdüm, üvey kardeşlerimle yirmi beş yaşıma kadar tanışmadım. Bunların bende açtığı yaralar oldu. Kendi çocuklarımın aile ortamını daha güzel yaşamasını isterim elbette. Kitap okumaktan da vazgeçmeden!

Kızınızla birlikteyken en çok ne yapmaktan keyif alıyorsunuz?

Bir çocuğun gözünden dünyaya bakınca her şey başka türlü görünüyor. En sıradan şeyleri yeniden keşfediyorsunuz. Büyümek, hayat karşısındaki merak duygusunu kaybetmek demek. Çocuklarla yeniden kazanıyorsunuz o merak duygusunu. Bazen oturup çim yolmak, çiçek toplamak bile bir macera oluyor.

Bebeğinizin cinsiyeti belli oldu mu? İlk çocuğunuz kız, ikincisinin de erkek olmasını mı tercih edersiniz?

Cinsiyeti henüz belli değil. Kız ya da oğlan olması hiç fark etmiyor. Gelen kabulümdür.

“Her çocuğu sevmediğim gibi, kendi dünyaya getirdiğim çocuğu da seveceğimden emin değilim.” demişsiniz bir zamanlar. Sevdiniz mi kendi çocuğunuzu?

Sevdim, elbette. Ama on ay süren bir post-natal depresyon atlattım biliyorsunuz. Bunu atlattıktan sonra sevgiyi de daha doya doya yaşamak mümkün oldu.

Sizin hayatınızda iyi bir baba rol modeli yok. Eşiniz, nasıl bir baba? Onun kızınızla ilişkisi size ne düşündürüyor? Hüzünlendiriyor mu?

Eyüp o kadar iyi bir baba ki, tebessümle izliyorum onları hep. Çocuklarla arası iyidir oldum olası. Kalabalık ailede büyümüş, bebek nasıl bakılır, benden iyi biliyordu başından beri. Bence kızım babasının kızı zaten. Babasına hayran. Ben bu durumu kabullenmiş vaziyetteyim, keyifle.

Nasıl bir anne olmaya çalışıyorsunuz? Anneniz gibi mi? Her şeyi kontrol eden ya da sınırsız özgür. Hangisi?..

Annem gibi bir anne olmaya çalışmıyorum. Bu doğru gelmiyor bana. Annem ile benim aramdaki kimya farklıydı, koşullarımız farklı, hikâye farklı. Her kuşak kendi koşulları ve farklılıklarıyla geliyor. Kâinatta tekrar yok.

Anne Elif Şafak, yazar Elif Şafak’ı nasıl anlatır?

Sadece aklıyla mantığıyla değil yüreğiyle, sezgileriyle yazan, hayal kurmaktan vazgeçmeyen, kendini yıpratma potansiyeli hudutsuz, hikâye anlatmayı seven biri olarak.

Bu yazı 2008, HABERLERİM, popüler kültür, röportajlar kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.