BU OLİMPİYATIN ATEŞİ SEVGİ

Türkçe Olimpiyatları için gelen çocuklar sadece Türkçelerini yarıştırmıyor, Türkiye’yi geziyor, Türk kültürünü tanıyor ve 130 ülkeden gelen diğer çocuklarla tanışıyor. Ganalı öğrenci Moldovyalıyla Türkçe konuşuyor, Türk gibi dostluk kuruyor. Öyle bir dostluk ki Türk kahvesi gibi kırk yıl hatırı olacak. 18-06-2011 ZAMAN

130 ülkeden bin öğrenci Türkçelerini yarıştırmak için Türkiye’ye geldi. Öğrenciler heyecanlı, Türkçe öğretmenleri telaşlı, onları izleyenler ise duygulu. Olimpiyatlara katılmak için kilometrelerce uzaktan gelen çocuklar İstanbul’u gezdi, boğaz turu yaptı. Bir kısmı geçtiğimiz çarşamba akşamı yapılan açılış töreni için İstanbul’da kaldı. Diğerleri Kızılcahamam’a gitti. Geçen hafta biz de çocuklarla beraberdik. Onlarla sohbet ettik. Heyecanlarına ortak olduk. Birbirleriyle tanışmalarına, arkadaşlıklarına şahit olduk. Dolmabahçe Sarayı’ndaki açılış töreninin sunucularından Mozambikli Bangaiana Patricio programın sonunda “Burada siyah beyaz ayırımı yok. Sizin de çok iyi bildiğiniz bir söz var, biz de renk körü olduk.” derken dünya çocukları için olimpiyatların Türkçe öğrenmenin yanında başka ne faydası olduğunu özetliyor.

Öğrenciler hünerlerini jüri ve Türk halkından önce geçen pazar günü katıldıkları boğaz turunda birbirlerine gösterdiler.

“Mehmet hoca fotoğrafımızı çeksene”

Ganalı genç böyle sesleniyor elinde fotoğraf makinesi olan öğretmenine. Moldovyalı efenin kasketini geçirmiş kafasına poz veriyor. Yüzünde kocaman bir gülümseme. Az ileride Bosnalı bir çocuk elinde akordeonu, hangi öğrenciye mikrofonu uzatsam diye etrafına bakınan muhabirin yanına yaklaşıyor: “Benimle konuşabilirsiniz. Bosna’dan geliyorum.” diyor. Röportajın sonunda akordeonunu çalmaya başlıyor. Ötede öğretmeni kıyafetini düzelten Koreli öğrenci müziği duyunca koşarak geliyor, başlıyor söylemeye: “Bir gün belki hayattaaan” Ardından İtalyan öğrenci geliyor. Bosnalı çalıyor Koreli ve İtalyan söylüyor “geçmişteki günlerdeeen, bir teselli ararsan” Mikrofon ve kameraların sayısı artıyor.

Beşiktaşlıyım ezelden

Moritanyalı Abdülfettah fanatik Beşiktaşlı. Türkçe öğretmeni ise Fenerbahçeli. “Neden ve nasıl Beşiktaşlı oldun?” diye sorunca kısa ve net bir cevap veriyor: “Beşiktaş mükemmel bir takım.” Fenerbahçeli Türkçe öğretmeniyle bir tek takım konusunda anlaşamıyorlar. Moritanya’daki Türk okulunu birincilikle kazanan ve burslu okuyan Abdülfettah Beşiktaşlı oyuncularla tanışmak istiyor.

Bakan hanım cep telefonuyla çekiyor

Türkçe Olimpiyat-ları’nın açılış programı 15 Haziran’da Dolmabahçe Sarayı’nda yapıldı. 13 farklı ülkeden öğrencinin nostalji şarkılarını söylediği geceye TBMM başkanı Mehmet Ali Şahin ve Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu da katıldı. Çubukçu, gece boyunca şarkı söyleyen çocukları cep telefonuna kaydetti.

Yarışmacıydılar, bu yıl sunucu oldular

Geçen yıl şarkı, şiir ve kompozisyon dalında yarışmalara katılan ve başarılı olan öğrenciler bu yıl da geldi. Bu sefer yarışmacı olarak değil sunucu olarak buradalar. Senegalli Khadidiatou Ndiour ülkesindeki elemeleri de sunmuş. Tekne gezisi sırasında Khadidiatou ile ayaküstü sohbet ediyoruz. Ş’leri, Ö’leri doğru telaffuz etmeye gayret göstererek konuşurken bir an onun ne kadar zor bir şeyi başardığını düşünüyoruz. Anlattığına göre Khadidiatou bundan sonra Türkiye’ye daha sık gelecek. Çünkü üniversiteyi de burada, özellikle de Boğaziçi Üniversitesi’nde okumak istiyor. 5 yıldır Türkçe öğrenen Khadidiatou, geçen yıl şiir dalında altın madalya kazanmış. Türkiye’yi çok sevdiğini çünkü siyahların gerçekten sevildiği tek ülkenin Türkiye olduğunu söylüyor.

Mozambik’ten geldi Sivas’ın yollarına düştü

7. Türkçe Olimpiyatlarında söylediği “Sivas’ın yollarına” türküsüyle gönüllerde taht kuran ve özellikle Sivaslıların büyük teveccühünü kazanan Bangaiana Patricio da Türkiye’de. O da sunucu olarak geldi. Dolmabahçe’deki açılış programını spor spikeri Ertem Şener, Moldova’dan Nadya ve Afganistan’dan Şaire Osmani ile birlikte sundu. Bugün ise (18 Haziran) Sivas’ta 4 Eylül Stadı’ndaki programı sunacak. Bangaiana, olimpiyatın bu yılki yarışmacılarından daha tecrübeli olduğu için onlara ablalık yapıyor. Telaffuzda yanlışlık yapanlara yardımcı oluyor, kelimelerini düzeltiyor. Cesaret veriyor. Bangaiana ülkesinin ne kadar güzel olduğunu, denizini, kumsallarını anlatıyor. Tropik meyveleri tatmamızı öneriyor. Sonra da ekliyor: “Ülkemize gelirseniz okulumuzu ziyaret etmeyi unutmayın. Bizi mutlaka görün.”

Dostum sen nerdensin?

Beyaz entarisi, kırmızı-beyaz puşisi ile olimpiyat çocuklarına boğazı gezdiren teknenin halkla ilişkiler müdürü gibi dolaşıyor Ürdünlü Selahattin Abuolshailch. Herkese nereden geldiğini, nasıl olduğunu soruyor. Kendisine “Sen nereden geldin?” diye soranlara ise kıyafetini gösterip: “Belli olmuyor mu, İngiltere’den.” diyerek espri yapıyor. Teknede bir gazeteciler bir de Selehattin herkesle konuşuyor. Hatta Zaman’ın muhabiri Cihan Yenilmez’le o kadar çok karşılaşıyor ki bir köşede kulağına doğru eğilerek: “Dostum, seni buralarda bir daha görmeyeyim.” diyor. Şarkılara eşlik ediyor, kolbastı oynayan Yemenlileri hayretle izliyor. Koreli öğrencinin yanına yaklaşıyor omzuna şöyle bir dokunup “Güzel adamsın.” diyor. Kimine de üzerinde neden yerel kıyafeti olduğunu anlatıyor: “Televizyonda canlı yayındaydık. Tekneye zor yetiştik. Kıyafetimi değiştiremedim. Geldim böyle. Hava sıcak, sen böyle tişörtle, kotla gelmişsin, ben böyle. Oldu mu?” Neden sonra Cihan’la Selahattin yine yan yana geliyor. Elinde tuttuğu poşisini Cihan’ın başına takıyor. Ve bizden fotoğraflarını çekmemizi istiyor. Gülüyoruz. Sonra Cihan başka bir öğrenci ile görüşmek için yanımızdan ayrılınca bize dönüp “Güzel adam ha.” diyor.

 

Moldovyalı efeler

Moldovya’dan gelen 24 efeyi ilk geçtiğimiz pazar olimpiyat öğrecilerinin katıldığı boğaz turunda, teknede gördük. Kalın beyaz çerçeveli Ray-Ban gözlükleri, düşük belli pantolonları ve ellerinde ülkelerinin bayraklarıyla Türkçe müziklerin ritmine kendilerini kaptırmış ya horon oynuyor, ya da halay çekiyorlardı. Biri Ürdünlü Selahattin’le sohbet ederken yanlarına yaklaşıyor, konuşmalarına kulak misafiri oluyoruz. Yaptıkları bir savaşçı dansıymış. Kendilerine Moldovyalı efeler diyorlar. Bu dansı internetten videoları izleyerek öğrenmişler. Türk kolejinden dans öğretmenleriyle çalışmışlar. O da teknede. Müzik başlıyor ve Selahattin halaya katılmak istiyor. Hırkasını Moldovyalı gence uzatıyor, “Emanetime iyi bak, dostum.” diyor, Moldovyalı Efe, parmaklarıyla gözünü işaret ediyor ve “İyi bakarım.” diyor. Biz de soluğu efelerin dans öğreteninin yanında alıyoruz. Nina ve eşi İseriy Madan, çocuklarla 10 aydır çalıştıklarını söylüyor. Nina hanım, savaşçı dansı diye tanımladığı seğmen oyunundan çok etkilendiğini söylüyor.

Olimpiyatlardan önce yabancı çocuklara nasıl Türkçe öğretilir bilinmiyordu

Dokuz yılda Türkiye’nin en büyük bilimsel ve kültürel organizasyonu olan Türkçe Olimpiyatları, 2003 yılında yabancılara Türkçe eğitimi kitapları hazırlayan DİLSET Yayınları’nın düzenlediği mütevazı bir bilimsel yarışma olarak başlamış. Türkçe öğrenen dünya çocuklarını teşvik etmek amacıyla düzenlenen “Adım adım Türkçe” yarışmasına o yıl 17 ülkeden katılım olmuş. Yayınevi ise 1999 yılında kurulmuş. O zaman kadar Türkiye’de ilkokul ve lise düzeyinde yabancılara dil öğretimi konusunda çalışma yapan başka kuruluş yok. DİLSET’in yayın komitesinde 5 kıtadan gelen Türkçe öğretmenleri var. Onlar fizik, kimya, matematik olimpiyatları gibi Türkçe olimpiyatları yapma kararı alırlar. Yarışmaya üçüncü yıl 42 ülke katılır. Ödül töreni de ilk defa bu yıl halka açık yapılır. O zaman TBMM başkanı olan Bülent Arınç davet edilir. Gerisini DİLSET Yayınlarının Yayın Yönetmeni ve Türkçe Olimpiyatları Genel Sekreteri Tuncay Öztürk anlatıyor: “Meclis başkanının katılacağına çok ihtimal vermiyoruz. Ama Bülent Arınç törene geldi. Halk yoğun ilgi gösterdi. Salon doldu taştı. Bülent Arınç unutulmaz bir konuşma yaptı. O programdan sonra Türk halkının ilgisi çığ gibi arttı. 2006’da TÜRKÇEDER kuruldu, organizasyon Türkçe Olimpiyatları adını aldı ve bir yayınevinin organizasyonu olmaktan çok daha ötelere gitti.”

Öztürk, Türkçe Olimpiyatları’nın bu kadar hızla büyümesinin sebebi olarak Türk Kolejlerini ve halkın teveccühünü gösteriyor. Şimdi olimpiyatlarda daha çok şarkı ve şiir yarışmaları ilgi çekse de, şu sıralar Kızılcahamam’da yüzlerce öğrenci konuşma, yazma ve dilbilgisi gibi 19 ayrı branşta ter döküyor. Hatta 5 kıtadan gelen 15 öğretmen “Dünyanın en iyi Türkçe öğreten öğretmeni” olmak için jüri önünde ders anlatıyor. Türk kolejleri kuruluncaya kadar (1991) yabancılara Türkçe öğretimi konusunda hiçbir çalışma yapılmamış. Yalnızca Türkiye’ye üniversite okumaya gelenler için TÖMER vardır ve orada yetişkinlere dil eğitimi üzerine çalışmalar yapılıyordur. İlkokul ve lise düzeyinde yayınlar Türk kolejleriyle birlikte başlar. Öztürk, 2011’de dünyada 12-18 yaş arası 140 bin kişinin Türkçe öğrendiğini söylüyor. 1991’den önce ise bu rakam sıfırdır. 1991 yılı olimpiyatlar için önemli, çünkü bu yıl ilk defa 50 Türkçe öğretmeni yurt dışına gitmişti. O zamanlarda yabancılar için Türkçe tercih edilen bir dil değilken bugün Türkçe öğrenilmesi gereken stratejik diller arasında. Olimpiyatlar sayesinde artık akademisyenler de yabancılara dil öğretimi üzerine çalışmalar yapıyor. İlkokul ve lise düzeyinde Türkçe öğretimi üzerine uzmanlaşan öğretmenler var.

Bu yazı 2011, dosya haber, HABERLERİM kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.