İLÇEYE SANAT GELDİ

Dünyada Mardin ressamı olarak tanınan İsmet Yedikardeş’in tablolarıyla Devrim Erbil’in İstanbul’u, Beylikdüzü’nde bir araya geliyor. Beylikdüzü Belediyesi Kültür Merkezi’ndeki “Doğu Batı sentezi” adlı sergi, 50 yıldır Kadıköy’de yaşayan Erbil’in yeni İstanbul’la tanışması anlamına da geliyor. Yeni İstanbul’un ise eski İstanbul’daki sanat galerilerine, sergi salonlarına mahkûm olan sanatla tanışması… Ressamlarla hem bunu hem de kadim dostluklarını konuştuk.06- EKİM-2012 ZAMAN

“Fildişi kulelerden çıkmak, sanatı halkla buluşturmak gerekiyor.” diyerek anlatıyor Beylikdüzü Belediyesi Kültür Merkezi’ndeki sergisinin sebebini Devrim Erbil. Dünyaca ünlü ressamın İstanbul tabloları, çok sevdiği ressam arkadaşı İsmet Yedikardeş’in Mardin resimleriyle karşılıklı asıldı. Açılışı bu akşam yapılacak olan sergi, tam bir Doğu-Batı sentezi. Yedikardeş, “İstanbul ve Mardin, derin tarihleri kadar farklı kültürlerden, dinlerden insanların bir arada ve huzurla yaşadıkları şehirler olmalarıyla birbirlerine çok benziyorlar. Bu anlamda varlıkları dünyaya dostluk mesajı veriyor. Ben bu sergiyi o sebeple çok önemsiyorum.” diyor. 50 yıldır Kadıköy’de oturan Erbil, yeni İstanbul’a yani Beylikdüzü’ne Yedikardeş sayesinde gitmiş ve diyor ki; “Halkın içinde doğan sanat öyle bir hale geldi ki, elit bir zümre elinde gösteriş nesnesi oldu. Halbuki sanat halkın içine ne kadar girerse o kadar gerçek değerini bulur. Sanatın temel ilkesi paylaşımdır. Herkesle paylaşım. Bu projenin beni ilgilendiren bir yönü de bu. Halkla buluşmak. Bu birinci yönü, ikincisi de İsmet Yedikardeş’in projede yer alması. İsmet, benim can kardeşim.”


Sergi Doğu’nun ve Batı’nın en köklü iki kentini buluşturmanın yanında böylesine iki dost sanatçıyı da bir araya getirmiş oluyor. Tanışıklıkları 1975 yılına dayanıyor. Güzel sanatlar akademisinde öğretim görevlisi olan Erbil, Stuttgart’ta bir sergi açar. Sergiye o zaman Almanya’da seramik öğrencisi olan İsmet Yedikardeş gelir. Orada tanışırlar, zamanla yakın arkadaş olurlar. Erbil, Yedikardeş sayesinde Mardin’e gider. Yedikardeş, Balıkesir’e… Hatta Erbil’in Balıkesir’de adına açılan müzesine bir eserini bağışlar. Erbil ile Mardin’de beraber bir sergi açarlar. Erbil, “Mardin’deki kentleşmeyi gördüğümde müthiş heyecanlandım. Midyat’ta tüylerim ürperdi. Orada başka bir oluşum var ve kadim bir kültür mirası başka bir şekilde bir araya gelmiş. Tarihin içinde dolaşıyor gibisiniz. Aslında İstanbul da böyledir. Dünyada başka hiçbir şehirde bu kadar çok tarihi yapı yoktur. İstanbul’da da tarihin içinde dolaşırsınız.” diyor. Hem bu yaşanmışlıklarıyla hem de sanata katkılarıyla iki şehri birbirlerine benzetiyorlar. Ve Erbil diyor ki; İstanbul ve Mardin’i ayrı ayrı düşünecek olursak bu sergiye birleştirmek mi, kaynaştırmak mı, hatırlatmak mı denir adını tam koyamıyorum.”

 

Ziyaretçileri İsmet Mardin’e götürecek, ben de İstanbul’a
İki dost ressam İsmet Yedikardeş ve Devrim Erbil ile Karaköy’de bir araya geldik. Vapurlar ve insanlar gelip geçerken, fonda Boğaz ve Topkapı Sarayı olduğu halde iki dostun eski günlerini, Anadolu medeniyetlerini, Mardin ve İstanbul’u, bir de sanatı konuştuk. Erbil, ekspresyonizmin en çok İstanbul’a yakışacağını söyledi mesela. “Neden Paris’te çıktı? İstanbul gibi ışıklı bir kentte doğması gereken bir akımdı. Işık, renk titreşimleri ve şiirsellik hep İstanbul’a yakışır.” Yedikardeş ise Mardin ve İstanbul’un birlikte dostça yaşayan halklarıyla dünyaya medeniyet dersi verdiğini söyledi. Yazdan kalma bir İstanbul günündeki sohbetimiz Erbil’in; “Sergiye gelen insanları İsmet, resimleriyle alıp Mardin’e götürecek, ben de insanlara bulunduğunuz çevreye İstanbul’a başka bir gözle bakın diyeceğim.” sözleriyle son buldu.

Bu yazı 2012, HABERLERİM, sanat kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.