GELENEKSEL İSLAM SANATLARI’NIN MODERNİ OLUR MU?

yenilikci

 

Geleneksel İslâm sanatlarının moderni olur mu? Bugünün sanatçılarının tezhibe, minyatüre katacağı yenilikler olamaz mı? Altın çağını yaşayan ebru dejenere mi oluyor? Geleneksel İslâm sanatlarına emek verenler hararetle bunları tartışıyor. Tartışma bazen futbol fanatizmini hatırlatacak zemine kayıyor. Klasikçiler modernistleri ‘Dejenere ediyorlar.’ diye eleştiriyor, modernistler ise ‘Sanat tekâmül gerektirir.’ diyerek yeni formları savunuyor. 26 OCAK 2013 ZAMAN

 

Geleneksel İslâm sanatları son on yıldır yükseliş devrini yaşıyor. Hatta grafik sanatları hocası hattat Yrd. Doç. Dr. Savaş Çevik’e göre tezhip, hat ve ebruda altın çağ yaşanıyor. Çevik, bu sanatların zirvede olduğu eski devirleri aratmayacak işler ortaya çıktığını söylüyor.

Ebru sanatçısı Alparslan Babaoğlu da Çevik’i destekler şekilde konuşuyor: “Bizim sanatlarımıza eskiden olmadığı kadar rağbet var. Bu ilgiyle orantılı olarak çok güzel eserler ortaya çıkmaya başladı.” Tabii ilginin artmasının başka sonuçları da var. Ve bu geleneksel İslâm sanatlarıyla uğraşanlar arasında hararetli tartışmalara sebep oluyor. İkiye ayrılmış durumdalar; klasikçiler ve modernciler. Bir tarafta klasik çizgiden sapılmamalı, aksi sanatta yozlaşmak olur diyenler, diğer tarafta çağın yeniliklerini bu sanatlara aktarmalı diyenler… Bu iddialar entelektüel boyutta tartışıldığı gibi öğrencilerini birbirlerinin sergilerine göndermeyecek kadar işi inada bindirenler de var.

Tartışmalar tamamen sanatsal, biraz da duygusal!

Geleneksel İslâm sanatlarında hoca-talebe ilişkisi çok önemli. Her bir sanat dalında ekol olmuş hocalar var. Ve onların talebeleri, icazet almış talebelerinin talebeleri de tartışmalara katılınca, ortaya futbol fanatizmini aratmayacak bir tablo çıkıyor. Hocalar düşüncelerini yayınladıkları makalelerle açıklıyor. Talebeleri de sosyal medyada, kurslarda bu makaleler üzerinden modernliği-klasikliği tartışıyor. Aslında tüm bu tartışmaların rantla da ilgisi var. Nitekim Babaoğlu da buna dikkat çekiyor ve zor şartlardan bugüne ulaşan bu sanatların rant yüzünden yozlaşmasını engellemek için klasikten yana olduğunu vurguluyor.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Kaya Üçer, tartışmaya farklı bir boyuttan yaklaşıyor; emektar sanatçıların bu tartışmaları yaparken dünyadaki gelişmeyi, teknolojiyi ve bu alanlara entegrasyonu göz ardı edip vakit kaybettiklerini düşünüyor. Ve sanat otoritelerinin halen geleneksel İslâm sanatlarına zanaat olarak baktığını, bu sebeple geleneksel sanat temalı bir yağlıboya tabloya iki milyon Türk lirası değer biçilirken, kurallarına sıkı sıkıya bağlı bir hat, tezhipli eserin seksen bin lirayı geçemediğini söylüyor. Tartışmaları yıllarını bu sanatlara vermiş sanatçılarla ve çok eleştirilen genç modernistlerle konuştuk.

yenilikci-bahaoglu

‘İnsanlar Türk ebrusu diye İspanyol ebrusu yapıyor’

Ebru sanatçısı Alparslan Babaoğlu, klasikten yana; sebebini şöyle açıklıyor: “Mesaimin yarısını insanlara doğru ebrunun ne olduğunu, neyin Türk ebrusu olduğunu anlatmakla geçiriyorum. Ebruda çok büyük bir karmaşa var. Bu doğal bir süreç ama bunun sanatı yozlaştırmasına engel olmalıyız. Tabii ki isteyen istediğini yapar. Fakat bu yapılan işler Türk ebrusuna mal edilirse problem orada başlar. Mesela Orhan Gencebay da Ümit Besen de Türk müziği makamlarını, enstrümanlarını kullanıyor. Ama ortaya çıkan müzik klasik Türk müziği değil, birininki arabesk, diğeri taverna. Ebruda da aynısı var. Ben insanların Türk ebrusu diye Avrupalılar gibi yapmasına karşı çıkıyorum. Buna dikkat etmezsek 50 sene sonra insanlar ebru diye abuk sabuk şeyler seyredecekler. Türk ebrusu diye ebru literatüründe geçen battal ebruyu yapan kimse kalmadı. Çünkü ebrucular büyük çoğunlukla İspanyol ebru çalışıyorlar. Kültür Bakanlığı yarışma yapıyor birinci olan kağıdı kaydıra kaydıra yapılan İspanyol ebrusu. Bürokratlar bile Türk ebrusu ile İspanyol ebrusunu ayırt edemiyor.”

yenilikci-cevik

‘Her devirde her sanatın kötü kopyaları olmuştur’

Hattat Yrd. Doç. Dr. Savaş Çevik, tartışmada her iki tarafa da eşit mesafede duruyor ve şunları söylüyor: “Klasik hiçbir zaman bitmez. Resimde de, heykelde de bizim geleneksel sanatta da klasik devam edecek. İşin temeli budur. Onun dışında gelişen teknoloji, estetik anlayıştaki ve yaşama biçimlerindeki değişiklikler tabii ki sanatta da değişikliğe sebep olacak. Ama her sanat dalının her devirde yozu da orta hallisi de iyisi de olmuştur. Yeryüzünde kaç kişi amatörce, profesyonelce resim yapıyor biliyor musunuz? Milyonlarca. Resim sanatı yozlaşıyor mu? Bunu hat ve minyatürde niye düşünemiyoruz? Güvensizlik mi diyelim, korku mu?.. Yoksa, “Bugün geleneksel sanatlar yeni filizlenmeye başlıyor, aman dejenere olmasın” gibi samimi duygulardan mı kaynaklanıyor bilemiyorum? Ama kötü yapılan örnekler iyileri hiçbir zaman etkilemez, iyilere rakip olamaz. Her devrinde kopya kategorileri olmuştur. Onlar olmak zorunda da. Onları görmeden insanlar kaliteyi anlayamazlar.”

yenilikci-hikmet

‘Letafet kurallarını belirleyelim’

Ebru sanatçısı Hikmet Barutçugil, söz konusu tartışmalar için geleneksel İslam sanatlarının letafet prensiplerini belirlemek gerektiğini düşünüyor: “Biz önce insanlara işin alfabesini öğretiyoruz. Sonra da bu öğrettiğimizden çıkmayacaksın demek, insanlara sadece alfabe oku, başka bir şey okuma demek gibi bir şey oluyor. Alfabeyi öğrenen şiir de yazabilir, roman da, destan da… İnsanlığın fıtratında tekâmül var. Ama bizim geleneksel sanatlarımızı bundan başkası olmaz diye dar kalıplar içine soktular. Başkası olsun ki millet heveslensin, bir heyecan duysun. Tabii tekâmül diye saçma sapan işler de olabilir, onlar da saman alevi gibi bir parlar ve sönerler. Burada yapılması gereken oturup sanat kaidelerimizi oluşturmak. Batı buna estetik kurallar diyor. Doğu sanatları için doğru kelime letafettir. Bu sanatların kelamcıları bir araya gelip estetik, bizim kelimemizle letafet prensipleri nedir onları konuşmalıyız.”

yenilikci-ozcimi

‘Modernlik diye Batı’nın tesirinde kalınmamalı’

Ebru sanatçısı ve neyzen Sadrettin Özçimi modernlik diye Batı sanatlarının prensiplerinin geleneksel İslam sanatlarına empoze edilmesine karşı çıkıyor ve diyor ki: “Geleneksel sanatların yüzyıllarca üzerinde düşünerek, tecrübe edilerek oluşturulmuş ve ödün verilmemesi gereken noktaları var. İşte bu noktalara halel getirilmeden bir şeyler yapılırsa buna itiraz eden yok. Bunlar nedir mesela bizim sanatımız hiçbir zaman Allah’ın yarattığı bir şeyi birebir taklit etmez. Hususen etmez. Bir çiçeği komple karşınıza alır ressamsanız birebir yaparsınız ama bizim sanatlarımız yapmaz. Yaparsa bu sanatın özünü zedelemektir. Yeni yorumlar diye frapan işler çıkartılmamalı.”

yenilikci-frdvs

‘Ebru sanatsa tekamül etmeli, zanaatsa eskiyi aynen yapmalı’

Ebruda daha önce yapılmayan çiçekleri yapan ve bu yüzden modernist olarak görülen, eleştirilen Firdevs Çalkanoğlu, işlerini geleceğin klasikleri olarak tanımlıyor: “Bir sanata yenilik katabilmek için klasik altyapıyı çok iyi öğrenmeniz lazım. Ama klasik eğitim almadan o şekilde çalışan arkadaşlar da var. Onların yaptıklarına modern ebru diyebilirsiniz. Ben ise klasiğe yeni yorum getirdim. Tarz olarak biraz daha resme yakın çalışıyorum. Bizzat çiçeği ya da resmini karşıma alarak çalışıyorum. Sanatın tekamül etmesi gerekir. Ama ebruya zanaat olarak bakarsak hiçbir şekilde yenilik katmadan olduğu gibi devam ettirmek gerekir.”

yenilikci-ucer

‘Klasikte yeni tasarımlar lazım’

Eserleri yurtdışında da çok ilgi gören tezhip sanatçısı Yrd. Doç. Dr. Münevver Üçer klasik tezhibi farklı tasarımlarla yeniden yorumluyor. Tartışmalarla ilgili ise şunları söylüyor: “Bugünün insanına ulaşmak için yeni formlarla sunmak, çağdaş estetik anlayışıyla tasarımlar yapmak gerekiyor. Eskilerden bugüne ismi kalanlar da böyle tasarımlar yaptıkları için tanınıyorlar. Ben de klasik tezhibin kuralları dışına çıkmadan yeni tasarımlar yapıyorum, formda modern yorumlar yapıyorum.”

yenilikci-alakus

‘Var olabilmek için çağdaş eserler yapmalıyız’

Minyatür sanatçısı Taner Alakuş: “Geleneksel sanatlar deyince gelenekten gelene yeni eklemeler yapmak anlaşılıyor. Bu da şimdi klasik dediğimiz işlerin yapıldığı dönemde de modern işler olduğu anlamına gelir. Bence günümüzde klasik çizgiyi devam ettirenler olduğu gibi, modern denemeler yapan yeni bir neslin olması da sanat serüvenimizin ne kadar sağlıklı olduğunu gösterir. Dünya sanat camiasında var olabilmemiz için kendi kültümüzü yansıtan çağdaş eserler yapmalıyız. Ancak bu şekilde sanatımızı sürdürebiliriz.”

Bu yazı 2013, dosya haber, HABERLERİM, sanat kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.